Yaşar Şenal: “Binalar tüm unsurlarıyla depreme hazır olmalı”
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, “Coğrafi haritasıyla fay haritası neredeyse tamamen örtüşen Türkiye’de yeni deprem acıları yaşamamak için gerekli önlemleri eksiksiz almalıyız. Yapıların tüm bölümleri gibi çatıların da standartlara uygun yapılması, deprem sırasında hayati önem arz ediyor” dedi.
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, 1-7 Mart Deprem Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada “Topraklarının yüzde 92’si fay hatları üzerinde bulunan Türkiye’de, her yıl irili ufaklı binlerce sarsıntı yaşanıyor. AFAD’a göre 2021’de bu sayı 23 bin 763 iken, 2022 ’de son iki ayda 3174 sayısını görüyoruz. Bu tablo, nasıl bir tehlikeyle iç içe yaşadığımızı gösteriyor” diye konuştu.
Hasarlı binalarda genelde niteliksiz malzeme ve uygulama ile taşıyıcı eleman donatılarının korozyona uğrayarak etkili kesitlerin küçülmesi sonucu betonda çatlama-dökülmeler oluştuğunu söyleyen Yaşar Şenal, kurallara uygun projelendirilip inşa edilmiş bir binanın ömrünün çok daha uzun olacağını belirtti. Su yalıtımının da binanın korunmasında hayati öneme sahip olduğunu hatırlatan Şenal, inşaat işlerinin bir nevi suyla savaş olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Suyun her formuyla mücadele halindeyiz. Yalnızca sıvı halini düşünmeyelim. Suyun buhar halindeki nemin suya dönüşme hali bile çeşitli noktalarda tehlike yaratır. Bunun yanı sıra buz kar gibi suyun çeşitli formları olarak binaya zarar verır. Gelişen inşaat teknolojileriyle bunlar artık biraz daha geride kaldı. Bu konu da bilincin de artık daha arttığını düşünüyoruz. Su yalıtımının doğru şekilde uygulanmasıyla bu sorunların tamamen ortadan kaldırılması mümkün.”
Çatı deprem anında yapının hayati unsurlarından biri
Depremlerde en az can kaybının yaşanması için önlemler alınması gerekliliğini bir kez daha hatırlatan Şenal, şöyle konuştu:
“Depremi önceden tahmin edecek bir teknoloji halen mevcut değil. Bu nedenle kalıcı deprem önlemleri almak hem can hem de mal güvenliğimiz için hayati önem taşıyor. Yapının en önemli bölümlerinden biri olan çatının dayanıklılığı, depremde hayat kurtaran veya ölüm risklerini azaltan bir unsur haline gelebilir. Ülkemizde milyonlarca yapıda standartlara uygun olmayan çatı bulunduğunu öngörüyoruz. Büyük bölümü geleneksel uygulama metotları ve malzemelerle yapılan bu çatılar, depremde oluşabilecek riskleri artıracak unsura dönüşebilir. Deprem anında güvende olabilmemiz için yapıların temelden çatıya kadar her bölümünün dikkatli projelendirilmesi ve inşa edilmesi gerekiyor.”
Çatı üzerindeki plansız yükler tehlike yaratabilir
Çatılarda plansız şekilde yerleştirilen çanak anten, su deposu gibi yüklerin büyük risk yaratabileceğini de sözlerine ekleyen Şenal, şöyle devam etti:
“Çatılarımızın çoğuna su depoları, çanak antenler, güneş enerjisi ısıtıcıları, baz istasyonları konuluyor. İzinsiz ve bilgisizce yapılan bu ilaveler, rüzgar, fırtına, deprem gibi olağanüstü hallerde üzerinde bulundukları yapı ve çevredekiler için ciddi risklere sebep olabiliyor. Çatının böyle sistemleri taşımadığı görüldüğünde tedbir alınmadan çatı üzerine ilave yükler konulmamalıdır. Türkiye’de çatılar sadece düşey kuvvetler göz önüne alınarak, uzman olmayan kişiler tarafından yapılabiliyor. Depremdeki yatay yükleri karşılayan çapraz bağlantıların çatı, kolon, makas düzlemlerinde yapılmaması veya eksik yapılması deprem anında hasar ve yıkımlara sebep olabilir. Ayrıca çatılarda çalışacak kişilerin çatı sistemleri, çatı yapımı ve teknikleri, yüksekte çalışma ve iş güvenliği konularında eğitimleri ve sertifikaları olmalı, sosyal sigortalar ile ilgili güncel mevzuata uyulmalıdır. Yapılan iş her safhasında çatı konusunda uzman bir teknik eleman tarafından kontrol altında tutulmalıdır. “
Renovasyon tercihi dikkate alınmalı
Yaşlı olmayan yapı stokuna sahip belli bölgelerde ilk planın yıkım olmaması gerekliliği üzerinde duran Şenal, şöyle konuştu:
“Kentsel dönüşüm planının genç yapı blokunda çeşitli şekillerde uygulanabilir olması gerekir. Yapıların yıkılıp yeniden yapılması yerine yapının korunabilir kısımları bırakılarak, önümüzdeki yıllarda ihtiyaçları karşılayacak şekilde yenileme yapmak gerekir. Çeşitli tekniklerle yüzde 100 olmasa bile buna yakın bir oranda mevcut binaları depreme dayanıklı hale getirmek mümkün. Buna, yıkıp yeniden yapmakla, güçlendirmenin maliyetini karşılaştırarak karar vermek gerekiyor. Genelde sadece taşıyıcı sisteme müdahale edildiği için yeniden yapım maliyetinin yüzde 20-30’u düzeyinde kalıyor. Dünya genelinde yaygın kabul, bu oranın yüzde 40’a kadar olması durumunda güçlendirmenin tercih edilmesi. Ağır hasarlı olan binalarda ise genelde niteliksiz malzeme ve uygulama ile taşıyıcı eleman donatılarının korozyona uğrayarak etkili kesitlerin küçülmesi sonucu betonda çatlama-dökülmelere sebep olmasını görüyoruz. Oysa ilgili kurallara uygun projelendirilip inşa edilmiş bir binanın ömrü çok daha uzun olacaktır.”