Yaşar Şenal; “Binalar tüm unsurlarıyla depreme hazır olmalı”
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, Türkiye’yi yasa boğan, binlerce insanın yaşamını yitirdiği, yaralandığı, ekonominin büyük darbe aldığı 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde “Büyük bölümü faylar üzerinde yer alan Türkiye’nin depreme her an hazır olması gerekiyor. Büyük acı ve kayıplar yaşamamak için depremi hayatımızın bir parçası olarak kabul etmeli ve gereken önlemleri eksiksiz olarak almalıyız. Yapıların tüm bölümleri gibi çatıların da standartlara uygun yapılması, deprem sırasında hayati önem arz ediyor. Çatıların uzman kuruluşlar tarafından kontrol edilmesini tavsiye ediyoruz” dedi.
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, 17 Ağustos 1999’da yaşanan acı depremin yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, depremlerde en az can kaybının yaşanması için önlemler alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatarak şunları söyledi:
“Topraklarının yüzde 92’si fay hatları üzerinde bulunan Türkiye’de, her yıl irili ufaklı binlerce sarsıntı yaşanıyor. AFAD’a göre 2021’de bu sayı 23 bin 763 iken, 2022 ’de son yedi ayda yaklaşık 10700 sayısını görüyoruz. Bu tablo, nasıl bir tehlikeyle iç içe yaşadığımızı gösteriyor. Depreme karşı çatıdan temele her an hazır olmalıyız. Yapının en önemli bölümlerinden biri olan çatının dayanıklılığı, depremde hayat kurtaran bir unsur haline geliyor. Ülkemizde milyonlarca yapının standartlara uygun olmayan çatıya sahip olduğunu öngörüyoruz. Büyük bölümü geleneksel uygulama metotları ve malzemelerle yapılan bu çatılar, depremde oluşabilecek riskleri artıracak unsura dönüşebilir. Deprem anında güvende olabilmemiz için yapıların temelden çatıya kadar her bölümünün dikkatli projelendirilmesi ve inşa edilmesi gerekiyor.”
Hasarlı binalarda genelde niteliksiz malzeme ve uygulama ile taşıyıcı eleman donatılarının korozyona uğrayarak etkili kesitlerin küçülmesi sonucu betonda çatlama-dökülmeler oluştuğunu söyleyen Yaşar Şenal, kurallara uygun projelendirilip inşa edilmiş bir binanın ömrünün çok daha uzun olacağını belirtti. Su yalıtımının da binanın korunmasında hayati öneme sahip olduğunu hatırlatan Şenal, inşaat işlerinin bir nevi suyla savaş olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Suyun her formuyla mücadele halindeyiz. Yalnızca sıvı halini düşünmeyelim. Suyun buhar halindeki nemin suya dönüşme hali bile çeşitli noktalarda tehlike yaratır. Bunun yanı sıra buz kar gibi suyun çeşitli formları olarak binaya zarar verır. Gelişen inşaat teknolojileriyle bunlar artık biraz daha geride kaldı. Bu konu da bilincin de artık daha arttığını düşünüyoruz. Su yalıtımının doğru şekilde uygulanmasıyla bu sorunların tamamen ortadan kaldırılması mümkün.”
Tadilat için en uygun aylardayız
Şenal , çatı tadilatı için yaz aylarının ideal bir dönem olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
“Mimar veya mühendis tarafından hesaplanmış, tüm detaylarıyla çizilmiş, malzemeleri tarif edilmiş bir proje, yapı güvenliği için en önemli unsurlardır. Çatı bütünü içindeki kalkan duvar, parapet duvarlar, baca gibi ağır yapı bileşenleri deprem sırasında yıkılmayacak, yapıdan ayrılarak çevreye savrulmayacak şekilde projelendirilmeli ve projeye uygun olarak inşa edilmelidir. Depreme bağlı çatı yıkılmaları genelde bu gerekliliklere uyulmamasından kaynaklanıyor. Çatıların projelendirme, yapım veya bakım süreçlerinde; çatı projesinin yapılmaması, yapım tekniklerine uyulmaması, standart dışı malzeme kullanılması veya yapım işlerinin bilgisiz, yetersiz ve belgesiz kişilere bırakılması durumunda yapılar riske açık hale geliyor. Üzücü bir kaza yaşamadan, çatılarımızı standartlara uygun hale getirmeyi öneriyoruz.”
Çatı üzerindeki plansız yükler tehlike yaratabilir
Çatılarda plansız şekilde yerleştirilen çanak anten, su deposu gibi yüklerin büyük risk yaratabileceğini de sözlerine ekleyen Şenal, şöyle devam etti:
“Çatılarımızın çoğuna su depoları, çanak antenler, güneş enerjisi ısıtıcıları, baz istasyonları konuluyor. İzinsiz ve bilgisizce yapılan bu ilaveler, rüzgar, fırtına, deprem gibi olağanüstü hallerde üzerinde bulundukları yapı ve çevredekiler için ciddi risklere sebep olabiliyor. Çatının böyle sistemleri taşımadığı görüldüğünde tedbir alınmadan çatı üzerine ilave yükler konulmamalıdır. Türkiye’de çatılar sadece düşey kuvvetler göz önüne alınarak, uzman olmayan kişiler tarafından yapılabiliyor. Depremdeki yatay yükleri karşılayan çapraz bağlantıların çatı, kolon, makas düzlemlerinde yapılmaması veya eksik yapılması deprem anında hasar ve yıkımlara sebep olabilir. Ayrıca çatılarda çalışacak kişilerin çatı sistemleri, çatı yapımı ve teknikleri, yüksekte çalışma ve iş güvenliği konularında eğitimleri ve sertifikaları olmalı, sosyal sigortalar ile ilgili güncel mevzuata uyulmalıdır. Yapılan iş her safhasında çatı konusunda uzman bir teknik eleman tarafından kontrol altında tutulmalıdır. “
Renovasyon tercihi dikkate alınmalı
Yaşlı olmayan yapı stokuna sahip belli bölgelerde ilk planın yıkım olmaması gerekliliği üzerinde duran Şenal, şöyle konuştu:
“Kentsel dönüşüm planının genç yapı blokunda çeşitli şekillerde uygulanabilir olması gerekir. Yapıların yıkılıp yeniden yapılması yerine yapının korunabilir kısımları bırakılarak, önümüzdeki yıllarda ihtiyaçları karşılayacak şekilde yenileme yapmak gerekir. Çeşitli tekniklerle yüzde 100 olmasa bile buna yakın bir oranda mevcut binaları depreme dayanıklı hale getirmek mümkün. Buna, yıkıp yeniden yapmakla, güçlendirmenin maliyetini karşılaştırarak karar vermek gerekiyor. Genelde sadece taşıyıcı sisteme müdahale edildiği için yeniden yapım maliyetinin yüzde 20-30’u düzeyinde kalıyor. Dünya genelinde yaygın kabul, bu oranın yüzde 40’a kadar olması durumunda güçlendirmenin tercih edilmesi. Ağır hasarlı olan binalarda ise genelde niteliksiz malzeme ve uygulama ile taşıyıcı eleman donatılarının korozyona uğrayarak etkili kesitlerin küçülmesi sonucu betonda çatlama-dökülmelere sebep olmasını görüyoruz. Oysa ilgili kurallara uygun projelendirilip inşa edilmiş bir binanın ömrü çok daha uzun olacaktır.”