Yalıtımla enerji faturalarında yüzde 50’ye varan tasarruf mümkün
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, özellikle kış aylarında artan enerji faturalarını düşürmenin mümkün olduğunu belirterek, “Çatı insanların kıyafetlerini tamamlayan bir şapka gibidir. Isınan hava yükselir prensibiyle ısının en fazla kaçış noktası yarattığı bölgelerden birisi çatıdır. Tükettiğimiz enerjinin büyük bölümü eğer gerekli önlemler alınmadığı takdirde çatılarda kaybediliyor” dedi.
ÇATIDER Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, 11-18 Ocak Enerji Tasarrufu Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada, kış mevsimiyle birlikte artan ısınma faturalarının tüketici bütçesinde önemli bir yer tuttuğunu belirterek, alınacak önlemlerle tasarruf edilebileceğini söyledi.
Yapı ve çatılarda yalıtım uygulamasının enerji sarfiyatında ciddi oranda azalma sağladığını hatırlatan Şenal, şunları söyledi:
“Çatı insanların kıyafetlerini tamamlayan bir şapka gibidir. Isınan hava yükselir prensibiyle ısının en fazla kaçış noktası yarattığı bölgelerden birisi çatıdır. Tükettiğimiz enerjinin büyük bölümü eğer gerekli önlemler alınmadığı takdirde çatılarda kaybediliyor. Enerji kaynakları sınırlı hatta olmayan bir ülke olarak Türkiye, mevcut enerji tüketiminde de tasarruflu davranmak zorundadır. Binayı bir bütün olarak ele alırsak sadece bir bölümünde uygulanan su veya ısı yalıtımı binanın tamamına fayda sağlayamaz. Dolayısıyla çatıda bunun önemli bir parçasıdır hatta kaybın yaşandığı, tedbirin daha çok alınması gereken bir parçasıdır.
Tüketiciler binalarında standartlara uygun çatı ve cephe yalıtım uygulamalarıyla faturalarında yüzde 50’ye varan tasarruf sağlarken, ülke ekonomisine ve doğaya da katkı sunabilir. Binalarımız, ülkemizde üretilen ve ithal edilen toplam enerji miktarının yüzde 40’ını tüketiyor. Bu tüketimin de yüzde 80’i binanın ısıtma ve soğutulması için harcanıyor. Binalarımızın çatı, temel, dış cephe, pencerelerinde ısı yalıtımı olmadığı için binalarımızda ciddi enerjik kaynağı (petrol, doğal gaz, kömür) tüketmekteyiz. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir, binaların uzun ömürlü olmasını sağlayan ısı yalıtımı, kısa vadede konutun satış değerini de artırıyor. ”
Bölgenin özelliklerine göre yalıtım tercih edilmeli
Yalıtım uygulamasının bölgelere ve farklı ihtiyaçlara göre değişkenlik gösterdiğini, uzman kişiler tarafından en uygun seçimin yapılması gerektiğini hatırlatan Şenal, şöyle konuştu:
“Teknolojinin çok hızlı geliştiği günümüzde, insanların yaşadığı ortamdaki konfor düzeyinin önemi artıyor. Bu konforu sağlayan en önemli uygulamalar da ısı, su, ses ve yangın yalıtımıdır. Olumsuz hava koşullarından etkilenmemek ve kışın ısıtma yazın ise soğutmada kullanılan enerjinin verimli kullanılmasını sağlamak için doğru ısı yalıtımına ihtiyaç vardır. Yağmur, kar gibi yağışların bina ömrünü kısaltma tehlikesine karşı alacağınız temel önlem, aynı zamanda yaşam alanlarınızı nem, küf ve rutubetten koruyacak olan su yalıtımıdır. Yalıtım uygulamaları sırasında, insan ihtiyaçlarının doğru belirlenmesi çok önemlidir. İstanbul’daki bir binada ihtiyaç duyulan yalıtım uygulamaları, Erzurum gibi daha sert iklim koşullarının hakim olduğu coğrafyalarda ihtiyaç duyulan yalıtım uygulamalarından farklıdır.”
Şenal, aynı bölgede bulunsa bile her bina ve yapının kendine has bir proje olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Her binada ayrı ayrı ihtiyacın ne olduğu doğru hesaplanmalıdır. Hedeflenen konforu sağlamanın yolu, bu hesabın ortaya çıkardığı sonuca göre, doğru ürünün, doğru uygulanmasından geçiyor. Yalıtım yapılırken yalıtım malzemesi, aksesuarlar, yan ürünler, bağlantı elemanları, emniyet tedbirleri, iskele, işçilik gibi giderler yapılır. Yalıtım malzemesinin kalınlığının artırılması malzeme fiyatı dışında diğer giderleri etkiler. Yalıtım malzemesi kalınlık farkı parasal olarak tüm giderler içinde çok küçük bir oranda kalacağı için, doğru kalınlıkta yalıtım malzemesi kullanmak akıllıca olacaktır. Son 8 – 9 yıldan bu yana birçok ilimizde iklim bölgelerine uygun olarak çatı eğimleri artırılmaya ve doğru çatı yalıtımı sistemleri uygulanmaya başlandı.”
Gelecek güneş enerjisinde
ÇATIDER Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, ülkemizin çok büyük bir kısmının değer bakımından güneş enerji potansiyeli ortalamalarının çok üzerinde sayısal verilere sahip olduğunu belirterek, “Günümüzde kurulu güç seviyesi 6000 megawatt derecelere ulaştı. Ülkemiz günde 7,5 saati aşan müthiş bir güneşlenme süresine sahip. Şu andaki kurulu güç ve potansiyelimizle beraber dünyadaki kurulu güçler arasında yüzde 2’lik dilimle 12. sırada bulunuyoruz. Yapı bloku içerisinde enerjiyi elde etmek için özel alanlar, tesisler kurmak yerine zaten elverişli olan yapıların çatı blokları ve cephe kısımları güneş enerjisi üretmek için en uygun alanlar olarak belirlendi. Bunun içerisinde çatı daha fazla öneme sahip çünkü açısal anlamda daha fazla güneş ışığını alabilme potansiyeline sahip bir nokta. Konum itibarıyla güneş ışınlarının daha az temas ettiği cephelerden de enerji elde etmek mümkündür” dedi.
Mimarların güneş enerjisine yönelik dönüşümleri tasarımlarında daha fazla dikkate almaları gerektiğini kaydeden Şenal, şöyle konuştu:
“Güneye dönük çatıların yapılması, mevzuatsal çalışmaların belediyelerle birlikte yapılması zorunlu. Çatıya eklenecek ağırlıkların çatıların statik yüklerine uygun olması ve endüstriyel yapılarda özellikle çatılarda rüzgar basınç hesaplarının yapılması gerekmektedir.
Güneş enerjisinden elektrik üretiminin yaygın olduğu ülkelerin birçoğunda pazar payının önemli bölümünü artık güneşten elektrik üreten çatıların aldığını görüyoruz. Ülkemizde birçok bölgede özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yatırım veya çalışmaya gerek duyulmaksızın mevcut yapı blokları üzerine gerekli düzenlemeler yapılarak, her bir yapıyı güneşten enerji üretir hale getirmek mümkün. Güneş enerjisi santralleri (GES) gün içerisinde talebin çok olduğu zamanlarda daha çok üretim yaparak şebekenin beslenmesine katkı sağlar. En az 25 yıllık verimli bir kullanım ömrüne sahip olan GES’ler ilk yatırım maliyetini günümüz koşullarında ortalama 6-7 yılda karşılar. Sonraki 15 yıldan daha uzun bir süre boyunca elektriğin ücretsiz kullanılmasına olanak sağlar.”
Pasif evler hızla çoğalıyor
ÇATIDER Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, ülkemizde pasif ev kavramının henüz yeni olmasına rağmen üzerinde durulması ve önem verilmesi gereken kapsamlı bir konu olduğunu belirterek, “Sıfıra yakın enerji tüketimiyle öne çıkan pasif evlerin Türkiye gibi enerji tüketiminde dışa bağımlı ülkelerde daha fazla yaygınlaşması gerekiyor. Ekonomiye ciddi anlamda katkı sağlayacağını da düşünürsek, daha yaşanılabilir bir dünya için pasif evlere geçiş kaçınılmaz. Pasif Ev ve Sıfır Enerjili Evler konusunda Türkiye henüz yolun çok başında. Türkiye’de yapımı tamamlanan iki adet Pasif Ev Projesi bulunuyor. Bunlardan ilki Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İnsan Kaynakları Merkezi, diğeri ise UNDP ve GAP ortaklığında, 1970’lerde inşa edilmiş bir binanın Pasif Ev standardının EnerPHit kategorisinde renove edilerek Enerji Verimliliği Daire Başkanlığının kullanacağı Kuluçka Merkezi’ne dönüştürülmesi projesi. Bu iki projenin yanında Ankara Etimesgut ilçesinde 250 metrekarelik 3 katlı bir konut üzerinde yapılan tadilat projesinde uygulamalar tamamlandı. Bu proje kapsamında konut kategorisinde Türkiyenin ilk sertifikalı Pasif Evi tamamlanmış oldu. Bu örnekler haricinde tam olarak pasif ev şeklinde sınıflandırılmayan ancak yapım ve kullanım süreçlerindeki enerji sarfiyatı nedeniyle bio-ev adıyla tanımlanan ve enerji verimliliği artırılmış yapıları da görmeye başladık. Bunların tamamı olumlu gelişmeler ve artmasını ümit ediyoruz.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonluğunda TSE825 “Binalarda Isı Yalıtım Standartı” bölgesel farklılıkları ve soğutma ihtiyacını da karşılayacak şekilde güncelleniyor. Yaklaşık sıfır enerjili binalar (NZEB-Near Zero Energy Buildings) kavramı gün geçtikçe önem kazanıyor. Bu noktada sadece kamu binaları değil yeni yapılacak binalarda da yalıtım sınıfının yüksek olduğu çatı ve cephe güneş enerjisi, ısı pompaları, verimli aydınlatma uygulamalarının olduğu bütünleşik bina tasarımı gibi yenilikçi projelere öncelik verilmesini bekliyoruz” dedi
Enerji Kimlik Belgesi uygulaması başladı
Şenal, “Binanıza ait enerji kimlik belgesinde binanızın aylık ve yıllık bazda ne miktarda enerji tükettiğini (kw/h-m2/yıl) görebilirsiniz. Binanıza ait enerji kimliğinde, binanızın bir yılda ürettiği sera gazı miktarı (CO2/kg-m2) belirtilir. Yani binanızın havayı ne kadar kirlettiğini görebilirsiniz. Enerji Verimliliği Kanunu gereği binalarda enerji kimlik belgesi mevcut binalar için 2020 yılı ocak ayına kadar alınması gerekliydi, yeni binalarda ise Ruhsat Başvurusu ile berber alınmak zorunda. Resmi olarak yetkilendirilmiş enerji verimliliği danışmanlık şirketleri tarafından verilen bu belgeler A’dan G’ye kadar tasnif edildi. 2011’den önce yapılan binalar için herhangi bir sınıf belgenin alınması yetiyor ancak 2011’den sonra inşa edilen binaların enerji kimlik belgelerinin en az C kategorisinde olması gerekiyor Şimdi, enerji tüketimini olabildiğince azaltma zamanı” dedi.