Üveit’ten gözlerinizi erken tanı ile koruyun
Göz küresini oluşturan üç tabakadan ortada bulunan uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan üveit hastalığı ile ilgili bilgiler paylaşan Dünyagöz Etiler’den Doç. Dr. Didar Uçar, “Üveit, uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan bir rahatsızlıktır. Enfeksiyona ek olarak sistemik hastalıklara bağlı olarak da oluşabilir ve farklı hastalıkların habercisi olabilir. Ancak üveit tanısı koyulan kişilerin çoğunda hastalığın altında yatan nedenler halen tam olarak tespit edilememektedir. Bu nedenle erken tetkik ve uygun tedavinin başlanması görme kaybının önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır” şeklinde konuşuyor.
Üveit rahatsızlığının belirtilerinin dikkate alınması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Uçar, “Üveit, farklı hastalarda farklı şekillerde kendisini gösterebilir. Bir hastada aniden başlayarak sık aralıklarla alevlenme belirtileri gözlenirken, farklı bir hastada rahatsızlık daha sessiz bir şekilde ortaya çıkarak uzun bir süre boyunca devam edebilir. Üveit gözün farklı bölgelerini etkileyebilen bir hastalıktır. Belirtiler gözün tutulan bölümüne göre değişiklik gösterir. Gözün ön bölgesinde meydana gelirse; kızarıklık, puslu görme, ışık hassasiyeti ve ağrı ile kendisini gösterebilirken tutulum arka bölgede oluşmuşsa, o zaman farklı derecelerdeki görme kaybına ek olarak uçuşma ve bulanıklık hissi de gözlenebilir. Arka taraf tutulumlarında kızarıklık ön planda olmayabilir. Bu belirtilerin gözlendiği kişilerin hızlı davranması ve erken tanı için hemen uzman bir göz doktoruna muayene olmaları büyük önem taşır” diyor.
Sistemik hastalıklar sebebiyle de oluşabiliyor
Üveitin, uvea bölgesindeki iltihaplanmalar kadar vücuttaki başka hastalıklar sebebiyle de oluşabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Uçar, teşhis sürecini anlatırken “Enfeksiyon yapabilen bakteri, virüs, parazit veya mantar gibi ajanlar travma nedeniyle vücut dışından veya kan yolu ile vücudun farklı bölgelerinden göze ulaşarak enfeksiyöz üveit oluşmasına yol açabilirler. Bunların yanı sıra üveit; bağışıklık sistemi hastalıkları, romatizmal hastalıklar, Behçet hastalığı, sarkoidoz ve multipil skleroz gibi farklı organları da tutabilen sistematik hastalıklarla birlikte de görülebilir. Tanı sürecinde hekimin üveit konusundaki uzmanlığı da teşhisin doğru ve zamanında konulabilmesi açısından önemlidir. Eğer hastalık gözün arka bölümünde oluşuyor ise, uvea ve retina dokusunu ne derecede tehdit ettiğinin anlaşılması için anjiyografi, ultrasonografi ve optik koherens tomografi gibi gelişmiş tetkik yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir. Hastalığın belirtileri başlar başlamaz göz doktoruna muayene olunmaması, kalıcı görme kaybına varacak problemler oluşmasına yol açabilir” ifadelerini kullanıyor.
Tedavi sürecinde doktoru dinlemek gerekiyor
Üveit’in tutulum bölgesi ve şiddeti ne olursa olsun, hızlı müdahale gerektiren ciddi bir rahatsızlık olduğunun altını çizen Doç. Dr. Uçar, “Üveit tedavisinde geç kalındığı takdirde, görme kaybı dışında; göz bebeği şekil bozuklukları, katarakt oluşumu ve göz tansiyonu gibi kalıcı hasarlar oluşabiliyor. Tedavi sürecinde genellikle damla ve/veya sistemik ilaçlar kullanılır. Kortizon ve göz bebeğini büyüten damlalara ek olarak, bağışıklık sistemini etkileyen ilaçlar da üveit tedavisinde etkili yöntemler arasında yer alıyor. Üveit’in oluşumunda rol oynayan sistemik bir hastalık var ise, bu rahatsızlığın tedavisinin de üveit ile birlikte eş zamanlı olarak yürütülmesi gerekir. Kullanılacak ilaçların dozları ve kullanım sıklıkları ise hekim tarafından belirlenmelidir. Tedavi süresince, hastaların hekimleri tarafından yapılan tüm yönlendirmelere uymaları, tedavinin başarısı açısından büyük önem taşır. Unutulmamalı ki, üveit tedavisi olan bir hastalıktır. Erken tanı ve doğru tedavi yöntemleri ile görme kayıpları önlenebilirken, kaybedilen görme seviyelerinin geri kazanılması bile mümkün olabilir” diyerek sözlerini tamamlıyor.