Unilever, sürdürülebilirlik yol haritasını paydaşlarıyla birlikte belirliyor
Unilever’in Sürdürülebilir Yaşam Planı kapsamında geleneksel olarak düzenlediği Paydaş Çalıştayı, sivil toplum temsilcileri, sosyal girişimciler, akademisyenler, medya ve iş dünyasından 70’e yakın uzmanın katılımıyla gerçekleştirildi.
Çalıştayda, Unilever’in mevcut sürdürülebilirlik hedeflerinin ötesini anlamak ve paydaşlarının görüşlerini almak amacıyla gerçekleştirdiği küresel araştırmanın sonuçları ilk kez paylaşıldı. Unilever’in değer zincirindeki 276 kilit paydaşın yanı sıra dünya çapındaki 40 bini aşkın çalışanının katıldığı araştırma, şirketten gelecekte odaklanması beklenen öncelikleri ortaya koydu.
Unilever, Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın yedinci yılında, küresel iş dünyasına ve sektörüne örnek olacak çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Şirket, 2010 yılında hayata geçen Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı çerçevesinde, büyümesini çevresel etkisinden bağımsız kılmak ve şirketin pozitif sosyal etkisini artırmak üzere verdiği taahhütlerin yaklaşık yüzde 80’ini gerçekleştirdi. Bu taahhütlerin arasında 1 milyar kişi için sağlığı ve refahı iyileştirme, çevresel etkiyi yarıya düşürme ve milyonlarca çalışanı, tedarikçisi ve perakendecisi için geçim kaynaklarını iyileştirme yer alıyor.
Sürdürülebilir Yaşamı Destekleyen Markalar 2017’de de daha hızlı büyüdü
Unilever’in, sürdürülebilirliği iş modeli olarak tüm faaliyetlerine entegre eden ‘Sürdürülebilir Yaşamı Destekleyen Markalar’ı, son üç yılda olduğu gibi 2017 yılında da şirketin ortalama büyüme hızından daha iyi bir performans gösterdi. Sürdürülebilir Yaşamı Destekleye Markalar, 2017’de, işletmenin geri kalanından yüzde 46 daha hızlı büyüdü ve Unilever’ın büyüme cirosunun yüzde 70’ini oluşturdu. Türkiye’de de OMO, Dove, Lipton, Knorrr, Domestos, Signal, Algida, Elidor gibi ‘Sürdürülebilir Yaşamı Destekleyen Markalar’ı yüzde 44 büyürken, Unilever Türkiye’nin toplam büyümesinin yüzde 72’sini gerçekleştirdi.
Unilever, sürdürülebilirlik alanında paydaşlarının nabzını tuttu
Sürdürülebilir yaşam markalarının, Türkiye’de de büyümenin lokomotifi olduğunu vurgulayan Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran Yönetim Kurulu Başkanı Harm Goossens, şirketin İstanbul’daki Merkez Ofisinde gerçekleştirilen Paydaş Çalıştayının açılışındaki konuşmasında, küresel iklim değişikliğine ilişkin sorunların hala dünya gündemindeki yerini koruduğunu söyledi. Ürünleriyle her gün 2,5 milyar kişiye dokunan Unilever’in bu sorunların çözümünün bir parçası olmak için 2010 yılından bu yana Sürdürülebilir Yaşam Planı doğrultusunda çalıştığını belirten Goossens, başta çalışanları olmak üzere dünya çapındaki kilit paydaşlarının, mevcut sürdürülebilirlik hedeflerinin ilerisine ilişkin görüşlerini dinlemek ve anlamak üzere, bugüne kadarki en büyük ‘dinleme araştırmasına’ imza attıklarını kaydetti. ‘Have Your Say’ adı verilen araştırmaya, yatırımcılar, tedarikçiler, müşteriler, yaratıcı ajanslar, fikir önderleri, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin de aralarında bulunduğu Unilever’in değer zincirindeki 276 kilit paydaşın yanı sıra dünya çapındaki 21.000 üretim tesisinde tüm fonksiyonlar ve coğrafyalardan 40 bini aşkın çalışan katıldı. Üç aydan daha uzun bir süre devam eden araştırmada katılımcılara, Unilever’in odaklanmasını istedikleri önceliklere ilişkin görüşleri soruldu.
Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planının geleceğe nasıl evrildiğini anlamayı amaçlayan araştırmada, çalışanların, Unilever’in odaklanmasını istediği ilk 10 konu şöyle sıralandı: 1-Suya erişim, 2- Sağlık, Hijyen ve Beslenme, 3- Temiz hava, 4- İklim değişikliği, 5- Eğitim, öğretim ve becerilere erişim, 6- Sıfır gıda ve ambalaj atığı, 7- Ruh sağlığı ve esenliği, 8- Doğal yaşamı korumak, 9- Daha iyi iş fırsatları, 10- Herkes için insan ve işçi hakları…
Paydaşların verdiği cevapların da çalışanlarınkilerle büyük ölçüde benzerlik taşıdığı görüldü.
Çalışanlar yetki almak konusunda istekli
Unilever çalışanları, tüketicilerle daha yakınlaşmaya ve hayatlarını gerçekten anlamaya ihtiyaç olduğunu vurgularken, tüketicileri ve davranışları etkilemek amacıyla şirketin ‘daha fazla konuşması’ gerektiğini vurguladılar. Dikkat çekilen ikinci nokta, sosyal ve çevresel faydaları markalara entegre etme konusunda daha fazla ilerleme görme isteğiydi. Çalışanların vurgu yaptığı üçüncü nokta ise organizasyonun bir parçası olarak sürdürülebilirliğe öncülük etmek için daha fazla yetki üstlenme arzusu oldu.
Harm Goossens, dünya çapında gerçekleştirilen araştırma sonucunda analiz edecek çok sayıda veri elde ettiklerini söyleyerek, bu verilerden Unilever’in gelecek gündemini oluşturmak için yararlanacaklarını ve araştırma sonuçlarını Türkiye düzleminde paydaşlarıyla birlikte tanımlamak üzere Paydaş Çalıştayını gerçekleştirdiklerini söyledi.
Unilever güven sorununun da çözümünde öncü rol oynayacak
Unilever Türkiye Sürdürülebilir İş ve İletişim Direktörü Ebru Şenel Erim de dünya genelinde ciddi bir güven sorunu yaşandığını ifade ederek, “Günümüzde insanlar birbirlerine, devletlere, sivil topluma ve hatta üniversitelere güvenmiyorlar. Unilever olarak, hayatın her alanında güven inşa etmenin kritik bir rol oynadığını düşünüyor ve bu konuda da öncü rol oynuyoruz” dedi. Şenel sözlerine şöyle devam etti: “Dünyadaki sorumlu bireyler, bu gidişata dur demek ve ortak aksiyon almak için çağrıda bulunuyor. Sürdürülebilirlik her ne kadar ‘çevre’ odaklı bir çerçevede doğmuş olsa da bugün, dünyanın ve insanlığın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillenmiş durumda. Bu çerçevede dünya çapında sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için tüm organizasyonların kolektif bir şekilde çalışması çok önemli.”
Paydaş Toplantısı 2018: “Sorunlar kadınları daha fazla mağdur ediyor. Her düzeyde farkındalığın artması şart!”
Unilever’in bu yıl 4. kez düzenlediği Paydaş Çalıştayı’nda kadınların ve gençlerin güçlendirilmesi odağında; ‘Gıda atığı’, ‘Sürdürülebilir beslenme’, ‘Ambalaj atıkları’, ‘Su’ ve ‘Sağlık ve hijyen’ konuları tartışıldı. Sivil toplum, akademik çevreler, medya ve iş dünyasından 70’e yakın uzman farklı masalara ayrılarak, bu konulara ilişkin çözüm önerileri ve Unilever’den beklentilerini dile getirdi. Tüm tartışmaların ardından çalıştay sonunda varılan ortak nokta, sürdürülebilirliğe ilişkin konularda Türkiye’de bilinç ve farkındalık düzeyinin artması gerektiği oldu. İlgili konularda medya desteği ve iletişim ihtiyacı vurgulandı.
Tüm masalarda sorunların kadınları daha fazla mağdur ettiği ve gençlerin bu sorunların çözümlerine daha fazla katılması gerektiği ortak kabul gören konular arasında yer aldı.
Gıda atığı masasında dünyada her 9 insandan biri açlık çekerken sadece Avrupa’daki gıda atığıyla 200 milyon kişinin doyabileceği vurgulanırken sorunun en önemli nedeni olarak arz-talep dengesinin sağlanamaması ve üretim aşamasındaki planlama eksikliği öne çıktı. Toplumda farkındalığın artırılması için anaokulundan itibaren yeni nesillere eğitim verilmesi, bunun da çocuklarda ‘Eko Fobi’ yaratmadan gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulandı.
Sağlık ve hijyen masasında ise çevre ve doğa dostu ürünler geliştirilmesi, etiket okur-yazarlığının artırılması, Türkiye genelinde pilot uygulamalar yapılması, bilgi kirliliğinin önlenmesi ve sorunun çözümünde ‘eşitlikçi’ bir yaklaşım benimsenmesi gereği öne çıktı.
Ambalaj atığı masasındaki tartışmalar sürdürülebilir yaşam için ‘Tasarım’ ve ‘Yeniden Tasarım’ konularında yoğunlaşırken, özel sektörün Ar-Ge yatırımlarını ve akademiyle Ar-Ge iş birliklerini artırması, yerelleşmeye önem vermesi, start-up düzeyinde girişimleri desteklemesi talep edildi.
Su yönetimi masasında öne çıkan talep ise çevre politikalarının güncellenmesi oldu. Tartışmalarda Hollanda gibi, dünyadaki iyi örneklerin incelenmesi gündeme gelirken, su konusunun müfredata alınması ve gençlerin katıldığı gönüllü inisiyatiflerin desteklenmesi istendi. Ayrıca Unilever’in iş dünyası örgütleriyle ortak su ajandası belirleyerek Türkiye özel sektörü için yol haritası çizebileceği kaydedildi.
Sürdürülebilir beslenme masasında tartışmalar, ‘Beslenme davranışı sorunları’, ‘Gıda güvenliği’ ve ‘Gıdaya erişim’ konuları etrafında gelişti. Bu sorunların çözümünde ise doğru mesajın iletilmesi, ortak akıl geliştirilmesi, doğru modeller üzerinden iletişim kurulması ihtiyacı vurgulandı.
‘Söz Sizde’ sonuçlarını KONDA Barometresi de teyit etti
KONDA Araştırma Şirketi tarafından 8 yıldır düzenli olarak yapılan KONDA Barometresi Toplumsal Araştırmalar Serisi’nin Mart 2018’deki teması, ‘Çevre bilinci ve çevre koruma’ydı. Türkiye nüfusunu temsil eden bu çalışmanın verileri, Unilever’in küresel araştırmasının sonuçlarıyla büyük paralellik ortaya koyuyor. Barometre sonuçlarına göre, Türkiye’de halkın büyük kısmı iklim değişikliğinin gerçekten yaşandığını düşünüyor. Araştırmaya katılan 2.600 kişinin yüzde 87’si, sorulduğunda “Evet, küresel ısınmanın yaşandığını düşünüyorum” cevabını veriyor. Ayrıca toplumun önemli bir çoğunluğu da bu konuya endişeyle bakıyor. Yüzde 76 iklim değişikliği konusunda net bir şekilde endişe duyduğunu belirtiyor. Diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında ise Türkiye toplumunun iklim konusunda ortalamaya göre çok daha endişeli bir ruh halinde olduğunu söyleyebiliyoruz.
Tüketicilerin sürdürülebilir markalara talebi artıyor
Unilever’in yaptığı diğer global araştırmalar da tüketicilerin sürdürülebilir markalara yönelik talebinin artmaya devam ettiğini gösteriyor. Tüketicilerin yüzde 33’ü sürdürülebilir markaları satın alırken, yüzde 21’i sürdürülebilir markaları satın alma eğiliminde olduğunu söylüyor. Böylece sürdürülebilir markaların potansiyel pazar payı yüzde 54’e ulaşıyor. Sürdürülebilirlik bir yaşam biçimi olmaya devam ederken bu durum Unilever için büyük bir fırsat olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de Sürdürülebilir Yaşam Planı kapsamında 2017 yılında öne çıkan gelişmeler
- Domestos’un Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) iş birliğiyle 2011 yılından bu yana yürüttüğü ‘Eğlen, Öğren, Hijyen’ Projesi kapsamında 2017 yılında 67.000 çocuğa hijyen eğitimi verildi. 1.028 okula toplam 21 ton Domestos bağışı gerçekleştirildi. Böylece proje kapsamında 2017 yılında toplam 158.967 çocuğa ulaşıldı. Signal ile 35.671 çocuğa ağız sağlığı eğitimi, Dove ile 50 binin üzerinde gence özgüven eğitimi verildi.
- OMO tüketiciler arasında ön yıkama alışkanlığının yüzde 44’ten 18’e düşmesi sayesinde 2 Ömerli Barajı kadar su tasarrufu sağladı.
- Yumoş konsantre ürünleriyle 32.089 ton su tasarrufu yapılmasına destek verdi.
- Lipton Sürdürülebilir Tarım Projesi kapsamında doğrudan ve tedarikçiler aracılığıyla toplamda 36.000 küçük ölçekli çiftçiye eğitim verildi. Tüm poşet çayların yüzde 100 sürdürülebilir, tüm çay fabrikalarının ise Yağmur Ormanları Birliği (Rainforest Alliance-RA) sertifikalı olması sağlandı.
- Knorr’un 2012 yılında başlattığı Sürdürülebilir Tarım Programı ile bugüne kadar 4.000 çiftçi sürdürülebilir tarımı yaygınlaştırmak amacıyla bilgilendirildi. Ürünlerde kullanılan 25 çeşit sebze ve baharatın yüzde 97’si sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmeye başlandı. Tedarik edilen domateslerin %100’ü geleceğe dost tarım yapılan tarlalardan sağlandı.
- Algida dondurmalarında kullanılan meyvelerin ve Magnum dondurmalarda kullanılan kakaonun %100’ü sürdürülebilir kaynaklardan elde edildi. Çocuk dondurmalarının yüzde 100’ü porsiyon başına 110 veya daha az kalori, paketli dondurmaların yüzde 80’i ise 250 veya daha az kalori içerir şekilde üretilmeye başlandı.
- Unilever Food Solutions’ın, Türkiye Gıda Güveliği Derneği iş birliğiyle yürüttüğü ‘Güvenli Eller’ Gıda Güvenliği eğitim programıyla 23.000 şefe ulaşıldı. 15.000’den fazla şefin gıda güvenliği sertifikası sahibi olması sağlandı.
- Unilever Vakfı’nın desteğiyle Sürdürülebilir Kalkınma İçin Yenilikçi Çözümler Derneği’ne ait GelecekDaha.Net girişimiyle 2014 yılından bu yana Türkiye’nin dört bir yanındaki lise ve üniversite öğrencilerine online olarak ulaşılarak, profesyonel mesleki bilgi ve tecrübelerinin gelişimine katkıda bulunuluyor. 2017 yılı itibarıyla 231 gence ulaşılarak, mentorluk ve beceri geliştirme eğitimleri verildi.
- 2017 yılı boyunca, geliştirilmiş ambalajlama çözümleri uygulanarak, kullanılan ambalaj miktarı yüzde 15 oranında azaltıldı.
- Unilever’in Türkiye’deki tüm fabrikaları, 2013 yılından bu yana ‘çöplüğe sıfır atık’ statüsünde üretim yapıyor. 2015 itibarıyla fabrikaların yanı sıra depolar, dağıtım merkezleri ve ofisler de ‘çöplüğe sıfır atık’ statüsünü elde etti. Konya’da 2016 yılında üretime geçen Ev ve Kişisel Bakım ürünleri fabrikası da Konya Algida Fabrikası gibi LEED sertifikası alırken, katı atık alanlarına gönderilen atık miktarında yüzde 100 azalma kaydedildi.
- WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) iş birliğiyle 2013 yılından bu yana yürütülen Yeşil Satış Noktası Projesi ile 2017 yılı itibarıyla 103 satış noktası ‘Yeşil Satış Noktası’ sertifikasına sahip oldu.
- Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının ekonomik güçlenmesi için Unilever’in ekosistemindeki 23 şirketle birlikte ‘Birlikte Güçlüyüz’ platformu kuruldu. 2015’te başlatılan HeForShe kampanyasına 654 çalışan destek verdi.
- ‘Ben Algida’ projesiyle 40 gencin istihdama katılımı sağlandı.
- 1994’ten bu yana 420 kadına kişisel bakım ve daha iyi yıkama alışkanlıkları programında eğitimci eğitimleri verildi. Çalışanların sunduğu bu eğitimlerle 21.432.007 kişiye ulaşıldı.
- Unilever’de direktör ve üstü seviyedeki kadın çalışan oranında yüzde 48, yönetim kurulu seviyesindeki kadın çalışan oranında ise yüzde 33,3 artış kaydedildi.
- Şirket bünyesindeki sağlık ve esenlik programlarıyla 1.465 çalışana ulaşıldı.
Dünyada Sürdürülebilir Yaşam Planı kapsamında 2017 sonu itibarıyla öne çıkan gelişmeler:
- Unilever’in el yıkama, hijyen, ağız sağlığı, özgüven ve güvenli içme suyuna ilişkin programları sayesinde 601 milyon kişiye erişildi.
- Unilever’in 368 ülkede bulunan üretim sahalarının 109’u, toplam şebeke elektriği tüketiminin yüzde 65’ine karşılık gelecek şekilde yüzde 100 yenilenebilir şebeke elektriği kullanıyor.
- Unilever’in tarımsal ham maddelerinin yüzde 56’sı sürdürülebilir kaynaklardan elde edildi. Bu yıl şubat ayında, Unilever hem doğrudan hem dolaylı olarak palm yağı tedarik ettiği tedarikçileri ve fabrikaları herkese açık bir şekilde açıklayan ilk şirket oldu.
- Unilever tarımsal uygulamalarını iyileştirmeyi veya gelirlerini artırmayı hedefleyen yaklaşık 716.000 küçük arazi sahibi çiftçi için girişimlere erişimi mümkün kıldı.
- Ürünlerin yüzde 39’u en yüksek beslenme standartlarına ulaştırıldı.
- Üretim tonu başına CO2 salımı yüzde 47 azaltıldı, tüketici başına sera gazı etkisi ise yaklaşık yüzde 9 arttı. Üretimden kaynaklı su tüketimi yüzde 39, üretim tonu başına toplam atık miktarı ise yüzde 98 azaltıldı.
- Dünya çapında 1.259.000 kadının güvenliklerini desteklemek, becerilerini geliştirmek veya fırsatlarını artırmak için çeşitli girişimlere erişmesi sağlandı.
Çeşitli projelerle 1,6 milyon küçük ölçekli perakendeciye ulaşıldı.