DOLAR 34,5424
EURO 36,0063
ALTIN 3005,886
BIST 9549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Uluslararası moda serüveninde Türk temsilci

    Uluslararası moda serüveninde Türk temsilci
    17.10.2018
    A+
    A-

    Kariyerine Londra’da başlayıp Amsterdam’da sürdüren ve edindiği tasarımcılık deneyimini ülkemizde geliştirerek başarılı bir şekilde moda serüvenine devam eden Çiğdem Karavit, kariyer yolculuğunu ve moda tutkusunu MAG okurları için anlattı.

    Türk modasının yaratıcı, özgün ve heyecan verici bir çizgiye dönmesi gerektiğini vurgulayan başarılı tasarımcı, her tasarımcının isimden çok özgün fikirlerinin olması gerektiğini belirtiyor. Londra’da gerçekleştirdiği defilesine ilişkin detayları da özel röportajında paylaşıyor.

    Kariyerine Londrada başlayıp Amsterdamda sürdüren ve edindiği tasarımcılık deneyimini ülkemizde geliştirerek başarılı bir şekilde moda serüvenine devam eden Çiğdem Karavit ile bu keyifli yolculuğunu konuştuktan sonra bu yaz Bodrumda gerçekleştirdiği Troya temalı göz kamaştıran defilesine de değindik…

    Çiğdem Karavit’i biraz daha yakından tanımak isteriz…

    Kariyerim Londra ve Amsterdam’da başladı; her iki şehirde de de yaklaşık dörder yıl çalıştım. Tasarımcı ve satın alma asistanlığı yaparak deneyim kazandım. Marks & Spencer, BHS, Mothercare gibi departman store ve en önemli markalarla çalışan firmalardı hepsi. Moda okuluna gitmem sonrasında gerçekleşti. Kanada patentli LaSalle Fashion College mezunuyum ve deneyimli olduğum için mezuniyetten hemen sonra okulda eğitmenlik yapmamı istediler. Stil ve trend araştırmaları, kumaş süsleme, örnek kalıp alma, moda iletişimi dersleri başta olmak üzere okuduğum moda okulunda eğitmenlik yapma şansım oldu. Akabinde Türk markalarla tanıştım. Adres, Twist, İpekyol gibi markalarda tasarımcı olarak çalışmak istedim bir süre. Avrupa ve Türk markalarında üretme ve yaratma süreçlerini karşılıklı olarak gözlemlemek, karşılaştırma yapabilmek ve kendi markam için bir yol çizebilmek adına önemli bir deneyimdi benim için. 2011’den bu yana kendi adıma Çiğdem Karavit olarak devam ediyorum.

    Bu yaz Bodrum’da çok başarılı bir defileye imza attınız. Troya’nın hikayesinden biraz bahseder misiniz?

     Teşekkürler… Kişisel defile yapmak günümüzde kolay değil; biraz riskli bir karardı, ancak mükemmel ekip ruhu ve özverili iş birliği sayesinde altından kalkabildik. Troya teması nedeniyle defileyi farklı bir yerde, denizi ve tarihi olan Bodrum’da yapmak istedim. UNESCO 2018 yılını “Troya Yılı” ilan etti. UNESCO’nun bu şekilde sahiplenmesi çok etkiledi beni; zaten daima önemsediğim ve ilham aldığım konulardır. Truva’nın yok olmasına neden olan görkemli bir tarihi var. Hep hüzünlü ve yenilmiş bir Truva var insanların kafasında. Oysaki görkemi ve zenginliği yüzünden hedef olmuş yüzyıllar boyu… Günümüzde bu hala böyle zaten; güçlü ve güzel olan şeyler hedeftir, elde edilmek ya da yok edilmek istenir. Buna dikkat çekmek, farkındalık yaratmak ve Troya Yılı’nı kutlamak, anmak istedim. Bütün kumaşların desenlerini özel hazırladık; ressam Cansu Taştan ile birlikte 4 ay boyunca bu özel desenlerin üzerinde çalıştık. Koleksiyonun, spor abiye olarak modern bir çizgisi var; özel hazırlanan kumaşları, zırhları, savaşları, o dönemi hatırlatan rölyef havasında parçalarla bütünleştirdim. Bu parçalar zırhları sembolize etti, yarım büstiyerler, yarım ve kopmuş hissi veren ceketler yaptım. Kumaş olarak empirme şifonlar, organze, baskılı payet ve satenler kullandım. Bu şekilde hazırladığım desenli, uçuşan kumaşlar özgürlüklerini, güçlü olmalarını ve zenginliklerini sembolize etti. Yalnızca bu koleksiyon için özel hazırlanan desenlerimiz basıldı bu kumaşlara… Defilede kullanılan tüm aksesuarlar gladyatör başlıkları, çizmeler, savaş kollukları, çanta formunda kalkanları yine özel olarak hazırladık. Aksesuarları hazırlarken bu sefer sanatçı Gökhan Uğur ile birlikte çalıştık, mükemmel bir süreçti, gerçek bir Odessa yolcuğu yaşadık sanatçılarla çalışırken, bambaşka bir heyecan ve atmosfer vardı. Koleksiyonun hikayesine ve tasarımlarıma inandılar ve çok değerli katkıları oldu. Zor bir koleksiyondu ancak, Truva bunun çok daha fazlasını hak ediyor. Truva için daha defalarca koleksiyon hazırlamak için hiç tereddüt etmem, gurur duymamak, etkilenmemek mümkün değil. “Euphoria Troia” koleksiyonumun defiledeki sloganı da şöyleydi: “Yine Denizden Geldiler… Ancak bu sefer savaşmak için değil… Güzelliklerini ve görkemlerini bir kez daha bizlere hatırlatmak için, güzellikleriyle aramıza katılarak başarılarıyla bizlere ilham vermek için…

    Bu yıl 12. kez düzenlenen Mercedes Benz Fashion Week’te yer almadınız. Yeni sezonda gerçekleşecek Fashion Week’te sizi görebilecek miyiz?

     

    Bu yıl defilemi Bodrum’da gerçekleştirdim, ancak Mercedes Benz Fashion Week’te de yer almak istiyorum. Önümüzdeki en yakın dönemde bunu gerçekleştirmek ve heyecan veren bir koleksiyon hazırlamak için hazırlıklarımı başlattım.

    Türk modasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni sezon trend önerileriniz nelerdir?

     

    Türk Modası şunu hatırlamalıdır: Yüzyıllar önce yaşadığımız topraklar dünyada bir moda merkeziydi, bugün Milano, Paris ne ise, yüzyıllar önce İstanbul da aynısıydı… Nedeni çok basit: İstanbul, Doğu ve Batı’nın özgürce uygulanmış mükemmel bir senteziydi. Bugün Pera’daki geçmişlerine bakalım; bazı tarihi otel binaları var, o zamanlar bu binalar aslında büyük modaevleriydi. Chanel House, Armani House gibi çalışan, üreten “moda ve giyim” üreten aileler vardı… Bugüne kadar gelemeyen veya farklılaşarak, yenilenerek çoğalamayan büyük modaevleri. Türk modası, yaratıcı, özgün ve heyecan verici bir çizgiye dönmelidir. Bu da ancak genç ya da deneyimli, farklı yelpazesi olan tasarımcıların çoğalması, dinamik bir rekabet ortamının sağlanması ile olabilir diye düşünüyorum. Tarzı ne olursa olsun, moda ve sanat çevreleri bunu desteklemeli ve dikkate almalıdır. Kapalı, güvenli kale kapıları açılmalı, yeniden heyecan yaratılmalıdır. Kurallarla dolu bir moda anlayışı olamaz. Ancak o zaman tüm dünya bize yeniden gelir ve iş yükünü inanın karşılamak bile mümkün olmaz. Yurt dışında çalışırken öğrendiğim en önemli şey buydu; özgür ve dinamik, her fikre saygılı, açık bir sektör ve çalışma & üretme özgürlüğü.

     

    Sizin takip ettiğiniz tasarımcılar kimlerdir?

     

    Özgün ve gerçek duyguları yansıtabilen tasarımcılar olmasına özen gösteriyorum. İsim olması gerekmiyor tasarımcının; sadece özgün bir fikri olması yeterli benim için. Trendleri tabii ki göz önünde bulundurmalıyız, zaten trendler yaşadığımız dönemi yansıtıyor, bundan uzaklaşmamız mümkün değil. Biz eşofman üzerine dantelli bir bluz giyiyorsak bugün, yaşadığımız dönemi yansıtıyoruz demektir. Ancak tasarımcının buna dikkat çeken bir katkısı olmayacaksa ve kendine özgü bir dokunuş yapmayacaksa takip etmiyorum doğal olarak.

     

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.