Türk sinemasının en büyük sorunu yerellik
Yerli yapım filmlerin salonlarda yer bulmaya başlaması şüphesiz ki Türk Sineması’nın gelişimi için çok önemli bir adım. Ancak, yapısal gelişimi darbelerle ve yabancı yapımların baskınlığıyla sekteye uğrayan sinemamız, hak ettiği ve olması gereken noktadan çok uzakta.
Uluslararası topluma 15 Temmuz gibi çok haklı olduğumuz, sözde Ermeni soykırımı gibi haksız yere suçlandığımız, konuları bile anlatmakta başarılı olamamamızın en büyük nedeni sinemaya yeterli önemin verilmemesi.
Son yıllarda sayıları giderek artan, az sayıda ve amatör sayılabilecekbirkaç eseri uluslararası arenada ödüllendirilen Türk Sineması, maalesefçağdaşlarıyla yarışabilecek noktadan çok uzak görünüyor. Ünlü reklam filmiyönetmeni Abdullah Ekşioğlu konuyla ilgili bir açıklama yaparak “Biz gişerakamları ve başarı ölçütümüzü Türkiye ile sınırlı tutarak, kendine yalanzaferler yaratan ve bu naiflik içerisinde sinemamızın gelişimine ket vurananlayışımızı henüz değiştiremedik” diyerek, gişede sadece Türkiye, Arapülkeleri ve yurt dışındaki Türkleri hedefleyen bir anlayışın global pazardanyeterince pay almasının mümkün olmadığını, global pazardan pay alamayan birsinema anlayışının da hiçbir zaman uluslararası rakipleriyle boy ölçüşecekyapımların bütçelerine ulaşamayacağını söyledi.
Sinemanın eğlence sektörünün bir parçası olması dışında, sanatın vekültür iletişiminin en güçlü öğelerinden biri olduğuna dikkat çeken Ekşioğlu,iletişimin kuramlarında Chicaco Ekolünün ortak iletişime maruz kalantoplumlarda kültürün de bir süre sonra ortak hale geleceği teorisinihatırlatarak, kendi sinemasını oluşturamayan, uluslararası pazara taşıyamayanve yaygınlaştıramayan toplumların kültürlerinin sürekli olarak yabancıbaskısıyla yok olma tehdidi altında olacağını savundu.
Ülkemiz sinemasında maalesef bize bizi anlatan abartılmış bir yerellikdayatması olduğunu savunan ünlü reklam filmi yönetmeni Abdullah Ekşioğlu,“Yerel değerleri reddetmiyorum. Tabii ki bir ülkenin sineması, kendi yereldeğerlerini taşımalı, ancak yerel değerleri taşıyacağım kaygısıyla sadece bizimanlayacağımız ve bize özgü konuları ele almak, sinemamızın Türk ve bir avuçArap izleyiciye mahkûm olmasına, gişe gelirlerinin bu hedef kitleyle sınırlıolmasına ve mesajının kısıtlı bir kitle dışında kimseye iletilememesine nedenoluyor.” dedi.
“Somut örnek vermek gerekirse ülkemizde son günlerin en konuşulanyapımlarından Müslüm gişede geçtiğimiz hafta itibariyle 4 milyon 357 bin 623 izleyiciyeulaştı. Vasat bir Türk Filmi’nin ise sinemada ulaştığı gişe rakamları maalesef400 bin ila 800 bin arasında yer alıyor. Bu izleyici rakamları Müslüm’ü gişedegeçtiğimiz hafta yabancı yapımların üzerinde birinci sıraya oturtmuş olarakservis ediliyor. Ancak BoxOfiice Türkiye’nin listesinde üçüncü sırada yer alanvasat bir Amerikan filmi olan Fantastik Canavarlar IMDB’nin verilerine göreşimdiden 253 milyon USD’nin üzerinde bir gelir elde etti. Yani kaba bir hesaplabizim listelerimizde 3. Sırada olan Amerikan Filmi, yine bizim listelerimizde1. Sırada olan Türk Filmine oranla 40 kat daha fazla gelir elde etmiş oldu.Geliriniz rakibinizin 40’ta biriyken yapım maliyetinizi nasıl rakibinizlerekabet edecek seviyeye yükseltebilirsiniz?” diyen Ekşioğlu, bu sorunun ancakyerellikle evrenselliği iyi harmanlayarak, uluslararası pazara açılmaklaçözülebileceğini savundu.
Uluslararası topluma 15 Temmuz gibi çokhaklı olduğumuz, sözde Ermeni soykırımı gibi haksız yere suçlandığımız,konuları bile anlatmakta başarılı olamadığımıza değinen AbdullahEkşioğlu, uluslararası izleyiciye ulaşabilen bir sinemanın toplumların kenditezlerini dünya kamuoyuna duyurmalarının en güzel ve sanatsal yolu olduğunudile getirerek, devletin de bu konuda siyasi görüş ayrımı yapmaksızın ve fikirfarklılıklarından korkmaksızın sinemayı desteklemesi gerektiğinin altını çizdi.
“Çözümönerileriniz yerli olabilir, ancak insan olarak sorunlarımız evrenseldir.”diyen Ekşioğlu bu noktanın formülünün iyi kurgulanmasının Türk Sinemasınıglobal pazarda daha yukarılara taşıyacağını savunarak “Tabii ki bu tek başınayeterli değil, fikir ve ifade hürriyetinin tam olarak sağlanması birincilşarttır. Esasen bu ülkemizin uluslararası arenada güçlenmesinin de en önemliadımı olacaktır. Sonuçta biz sanat ve teknolojinin iç içe olduğu bir sektördeyer alıyoruz. Fikir ve ifade hürriyetinden beslenmeyen bir sanat kültürelolarak büyük erozyonların yaşanmasına neden olabilir ve böyle bir şey olursa asılbeka sorunumuz o zaman ortaya çıkacaktır.” dedi.