DOLAR 34,5424
EURO 36,0063
ALTIN 3005,886
BIST 9549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Tarihi yapılar doğru aydınlatma ile kentlere kazandırılmalı

    Tarihi yapılar doğru aydınlatma ile kentlere kazandırılmalı
    03.03.2017
    A+
    A-

    Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin aydınlatma tasarımını yapan ZEVE Aydınlatma Tasarım Stüdyosu kurucularından Ayrım Yaser Talu, zengin bir tarihi mirasa sahip olan İstanbul başta olmak üzere, ülkemizin farklı kentlerinde yer alan sembolleşmiş tarihi yapıların doğru aydınlatma tasarımı ile yeniden ele alınması gerektiğine inanıyor. Talu, hassasiyet ve duyarlılıkla tasarlanmış incelikli bir dış aydınlatma ile bu yapıların kentin sosyal ve kültürel hayatına yeniden katılmalarının mümkün olacağını, kentlerin tarihi ve kültürel kimliklerinin bu şekilde daha da önem kazanacağını savunuyor.


    Kurucusu olduğu ZEVE Aydınlatma Tasarım Stüdyosu çatısı altında kent meydanlarından tarihi yapılara, köprülerden sağlık yapılarına kadar pek çok ödüllü mimari aydınlatma projesine imza atan Aydınlatma Tasarımcısı Ayrım Yaser Talu, tarihi önem taşıyan yapıların doğru aydınlatma ile ruhlarını geri kazanarak, bulundukları kentin tarihsel kimliğini vurgulamaya yardımcı olacaklarını, özellikle de İstanbul gibi tarihsel açıdan hayli zengin kentlerimizdeki bu kültürel mirasın nitelikli bir biçimde aydınlatılarak ortaya çıkartılması gerektiğine inanıyor.

    Tarihi yapıların aydınlatmasında yapının ait olduğu dönemin ve mimari niteliklerinin çok iyi analiz edilmesi gerektiğini vurgulayan Talu, hedefler doğrultusunda estetik ve teknik açıdan dikkatli hareket edilmesi gerektiğini de sözlerine ekliyor: “Mimarlık ve mühendislik biliminin hayranlık uyandıran örnekleri olan tarihi binalarımız ve anıtlarımız, ustalıkla planlanmış bir aydınlatma tasarımıyla çarpıcı bir şekilde vurgulanabilir ve ön plana çıkarılabilir. İncelikli bir yaklaşımla ve kentsel kaygılarla tasarlanmamış uygulamalar, yapının asla görülmesini istemeyeceğimiz kusurlarını görünür kılarak olumsuz sonuçlar verebileceği gibi çevresindeki yapılardaki yaşam için de rahatsız edici olabilir. Bu bağlamda bir yapı tekil olarak aydınlatılırken yapılı çevrenin de büyük bir özenle analiz edilmesi ve tasarımın mevcut yapılı çevrede olumsuz etkiler yaratmaması için önlem alınması gerekir. Bütün ışıklar göze çarpmayacak özellikte, kurulumu ve bakımı kolay olacak şekilde seçilmelidir.”

    Ayrım Yaser Talu’ya göre profesyonel bir yaklaşım ve doğru ekipman seçimiyle gerçekleştirilen aydınlatma tasarımı ile ışık kirliliği gibi çevresel etkiler minimuma indirilirken, enerji verimliliğinin de maksimize edilebiliyor. Tarihi yapılar ile diğer yapıların dış cephe aydınlatmasında genel olarak benzer prensipler ve hassasiyetler olduğunu ancak tarihi binalarda bazı hususların özellikle dikkate alınması gerektiğini düşünen tasarımcı, tarihi bir binaya yapılacak herhangi bir çalışmada bina yüzeyinde sabitlenmesi gereken dış aydınlatma sistemi ekipmanlarının da tarihi dokuyu bozmaması veya tahrip etmemesi gerektiğini savunuyor. Aydınlatma tasarımı gece istenilen etkiyi verebilecek olsa bile, yapının gündüz görünümünü bozmamak adına ışık kaynaklarının etkili bir şekilde gizlenmesi veya maskelenmesi de dikkat edilmesi gereken konuların başında geliyor.
    “Aydınlatma, Fiziksel Bir İhtiyaç Olmanın Yanında Sosyal Bir Gereksinimdir!”

    Hassasiyet ve duyarlılıkla tasarlanmış incelikli bir dış aydınlatma, şehrin sembolü niteliğindeki tarihi yapılara ek bir yaşam ve algısalım getirdiği gibi, mimari tasarımın bir eklentisi olarak, yapının görsel kalitesini artırır, şeklini, renkselliğini ve formunu tamamlar. Bu bağlamda aydınlatma tasarımı, yapının ruhunu geri getirerek bölgenin tarihsel kimliğini ortaya çıkarır.

    Aydınlatmanın, fiziksel bir ihtiyaç olmanın yanında sosyal bir gereksinim olduğunu savunan Ayrım Yaser Talu, tarihi bir binanın dış aydınlatma tasarımının ana hedeflerinin neler olması gerektiğine dair “Bir aydınlatma tasarımının uygulanmasının kararı alınmadan önce göz önünde bulundurulması gereken birtakım hususlar vardır: Bunlardan en önemlisi, aydınlatma yapılmasına dair gerçek ihtiyacın ne olduğunun altının çizilmesi, bir diğeri ise basit bir teknik yaklaşımın faydasız olacağının işin başlangıcında kabul edilmesidir. Öte yandan, binaya ana mimari unsurlarıyla birlikte toplumsal ve tarihi önemini de vurgulayacak ek bir boyut kazandırmak, yerleşim bölgesinin gece gökyüzünü iyi bir şekilde gözlemleyebilmesine olanak sağlamak, güvenliği destekleyerek bölgede gece ortamının kalitesini ve dolaşım konforunu artırmak, yerel ekonomiye fayda sağlayabilmek için bölgeye olan yönlenmeyi ve bölgenin kullanımını artırmak da çok önemli hedefler arasında olmalı. Bu hedeflere ulaşmada estetik ve teknik yaklaşımlar oldukça önemli olacaktır ve kesinlikle sonucu etkileyecektir”, diyor.

    Aydınlatma tasarımı sonucu oluşan mimari unsurlar ile yapının geri kalanı arasındaki görsel hiyerarşiye bağlı olarak aydınlatmanın, çevre ve güvenlik konusunda da önemli etkileri gözlemleniyor. Aydınlatma tasarımında yapılan dikkatsizlikler, fazla ışığa maruz kalmaları durumunda doğal yaşam ritimleri bozulduğundan başta insanların, çeşitli bitkilerin ve kurbağa, kertenkele ve baykuş gibi canlıların yaşamları üzerinde olumsuz etkilere yol açabiliyor. Öte yandan, kötü konumlandırılmış veya yanlış yönlendirilmiş ışıklar, yapının çevresinden geçen kişilerin gözlerinde yoğun kamaşma yaratması nedeniyle derin gölgeli alanların oluşmasına, psikolojik olarak suça maruz kalma endişesinin artmasına sebep olabiliyor. İyi konumlandırılmış ve yönlendirilmiş armatürler ise aşırı aydınlatmaya nazaran suça karşı caydırıcı olabiliyor ve yayalarda güvenlik hissini artırarak suça maruz kalma korkularını hafifletiyor.

    Bir binanın tüm katmanlarının ve bölümlerinin aydınlatılmasının her zaman gerekli olmadığını, bazı alanların ya aydınlatma için uygun olmadığını ya da görüntülemeye elverişli olmadığını belirten Ayrım Yaser Talu, tarihi binaların aydınlatma planlaması yaparken çapraz aydınlatma (crosslighting), yukarı doğru aydınlatma (uplighting) ve arka plan aydınlatma (backlighting) tekniklerinin hepsinin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyor ve ekliyor: “Tarihi binalarda bütün yapıyı aydınlatmak yerine, üçgen alınlıklar, sütunlar, portikler veya nişler gibi seçilmiş mimari ve heykelimsi unsurları aydınlatmak, mimari detayların algısını ve takdirini artırır. Tasarımlarda görsel anlamda, ışık huzmelerinin sıkı kontrolü ile hedeflenen alanın dışındaki bölümlerde oluşacak istenmeyen ışık kaçışları veya ikincil gölgeler engellenerek daha etkileyici ve nitelikli bir aydınlatma elde edilmesi sağlanabilir. Aydınlatma türüne karar verilirken de yapı üzerindeki hedeflenen etki göz önünde bulundurulmalıdır. Yapı büyüklüğü, çevresel faktörler, mahal özellikleri bu kararları etkilemektedir.”

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.