DOLAR 34,5424
EURO 36,0063
ALTIN 3005,886
BIST 9549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Simge Fıstıkoğlu: Hayal ettiğim yerdeyim

    Simge Fıstıkoğlu: Hayal ettiğim yerdeyim
    08.02.2018
    A+
    A-

     Spor servisinde başlayan kariyer basamaklarını hızla tırmanarak ekranların en beğenilen yüzü haline gelen Simge Fıstıkoğlu, keyifli serüvenini bizlerle paylaşırken hayal ettiği yerde olduğunu belirtiyor…

     Mesleki serüveniniz nasıl başladı ve gelişti? Hayallerinizdeki meslek miydi spikerlik? Geriye dönüp baktığınızda ilk günden bugüne mesleğinizin size neler kattığını söylersiniz?

    Televizyonculuk serüvenim bir günde, plan yapmadan, üzerinde fazla düşünmeden başladı, zaten en güzel kararlar yüreğini dinleyerek alınan kararlardır. Benimki de öyle oldu. Habertürk TV’de iş görüşmesine gittim, “spor servisinde çalışmak ister misin?” dediler, hemen “evet” yanıtını verdim. Ve 1 hafta sonra provasız, deneme çekimi bile yapılmadan canlı yayındaydım.

    Hayallerim çok genişti, o yüzden tek bir meslek hayal etmiyordum ama yaratcılığımı göstereceğim, kelimelerle kendimi ifade edeceğim ve insan odaklı bir iş yapacağımı sezgilerimle çok erken yaşta keşfetmiştim. Üniversiteden mezun olduktan sonra, ne istediğimden emin olmuş bir şekilde karar verdim medyada yer almaya. Mesleğim bugüne kadar bana entellektüel anlamda çok büyük katkı sağladı. Bunun yanı sıra dünyanın en güzel mesleğini yaptığım için başka hiçbir sektörde mümkün olamayacak kadar çok eğlendim. Ve en önemlisi yüz yüze tanışmadığım insanlar tarafından sevildim, seviliyorum, bu en büyük hediyem.

     Mesleğe ilk başladığınız günden bugüne kadar geçen sürede Türkiye’de haberciliğin hangi noktadan hangi noktaya geldiğini düşünüyorsunuz? Günümüzdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

    2006 senesinde başladım spikerliğe. O günden bu yana dijital yayıncılıkta muazzam bir ilerleme yaşandı tabii ki. Facebook ve Twitter gibi mecralar kişisel fikirlerimizi, anılarımızı paylaştığımız platformlar olmaktan çıktı, canlı yayın yapılabilen, içerik sağlayıcısı konumuna geldi. Türkiye’de gazetecilik ve televizyonculuk da bu hızdan, dönüşümden nasibi aldı olumlu ve olumsuz anlamda. Artık seyirci için televizyon, belki en önemli haber kaynağı değil ama hala en güveniliri.

    Siz bu mesleğe başlarken nasıl bir heyecan vardı içinizde, tüm hayal ettiklerinizi bulabildiniz mi?

    Hiç bilmediği bir yolculuğa çıkan seyyah, okyanusu ilk kez geçecek olan bir maceraperest ne hissederse ben de onu hissediyordum. Batabilirdim de, çıkabilirdim de… Çünkü çok büyük bir risk almıştım. İlk yayınımda korkunç bir hata yapabilirdim ve meslek hayatım başlamadan bitebilirdi. Fakat çok şükür ki her gün mesafe kat ederek bugüne geldim. Ve tam da hayal ettiğim yerdeyim.

    En çok hangi tür haberleri sunmaktan mutlu oluyorsunuz?

    İnsanlık adına umutlandığım tüm haberleri… Bir hayvanın kurtarılma anı da olabilir, ihtiyaç duyan birine yardım elinin uzatılması da, herhangi bir bilimsel buluşun haberi de. Bir kişi ya da bin kişi fark etmez, birilerine iyiliği dokunan her haber kıymetlidir benim için.

    Mesleki anlamda öncelikli olarak neler hedeflemiştiniz? Şu an kendinizi hedeflediğiniz her şeye ulaşmış olarak görüyor musunuz?

    Sadece mesleki anlamda değil, hayatımın her köşesinde önceliklerim aynı; elimden gelenin en iyisini yapmak, vicdanen rahat olmak ve adil olmak. Biliyorum ki, bu üçünde fire vermezsem mutluluk da gelir, huzur da başarı da… Mesleğime borçlu olduğum sorumluluklarımı yerine getiriyorum ve olmak istediğim yerdeyim. 35 yaşındayım, haber yayıncılığının er meydanı olarak gördüğüm tartışma programı kulvarında çizgimi ve tarzımı muhafaza ederek ilerliyorum. Bunun dışında hafta içi her gün Gece Bülteni’ni işinin ehli bir ekip ile hazırlayıp sunuyorum. Bundan daha fazlasını isteyemezdim.

    Canlı yayın yapmanın ne gibi zorlukları var? Yayını başarılı bir şekilde sonuçlandırmak için en çok nelere dikkat etmek gerekiyor?

    Bence canlı yayın müthiş bir seratonin ve adrenalin bombası. Yayın gece 01:00’de bitiyor ve adrenalin sağ olsun gece 03:00’ten önce uyutmuyor… Buna rağmen hele iyi geçen bir canlı yayın, müthiş haz veriyor bana. En zor kısmı ise; bazen konuşmak istemediğiniz, kendinizi iyi hissetmediğiniz günler olur. Oysa ekran önünde bu lükse sahip değilsiniz. Ağrınız da olsa, canınız sıkkın da olsa iyi, donanımlı ve enerjik olmak zorundasınız. “Ben bugün iyi hissetmiyorum erken çıksam, evden çalışsam olur mu?” diyebileceğiniz bir meslek değil. Bayram, Yılbaşı, tatil kavramlarının olmaması da cabası. Ama sevince bunların hepsini kabulleniyorsunuz. Tıpkı aşk gibi! Ben işimi aşkla yapıyorum.

    Canlı yayında başınıza gelen en enteresan anınızı dinleyebilir miyiz?

    O kadar çok var ki… İlk yayınımda heyecandan “2-1 berabere kaldı” demiştim mesela. En çok konuşulanı ise kemerime yastık takılması ve benim fark etmeyip anons yapmamdı sanırım.

    En çok hangi programı yönetirken veya sunarken keyif aldınız?

    Özel yayınlar benim için en güzeli. İster seçim gibi ciddi bir gündem olsun, ister nostaljik bir bayram sohbeti veya Yılbaşı çekimi, yahut 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yayını… Açılış anonsundan kapanış cümlesine kadar yüzde yüz özgün olabildiğim, bir akış dahilinde olmakla birlikte akışkan ve esnek olabildiğim tüm yayınlar unutulmazlarım arasında oluyor.

    Yazanın, yönetenin ve sunanın siz olacağınız yaratmak istediğinizi yeni bir program projesi var mı aklınızda?

    Yazı yazmayı çok ama çok seviyorum. Yazarken kelimelerin gücünü, konuşurken hissettiğimden daha çok hissediyorum. O yüzden kalem oynatacağım her iş çok özel benim için ama yönetmek bambaşka bir uzmanlık. Maalesef son yıllarda ülkemizde bunun tam aksi yönde bir eğilim var ama bence herkes en iyi bildiği işi yapmalı. Şu an en iyi bildiğim şeyleri, yazmayı ve sormayı sürdüyorum. İleride belki başka aktüel formatlar da olabilir.

    Son olarak, Simge Fıstıkoğlu’nun sosyal yaşamdaki bir gününü dinlesek… Bir gününüz nasıl geçer, nelerden hoşlanır, neler yaparsınız?

    Epey yoğunum bu aralar. Bahçeşehir Üniversitesi’nde hem yüksek lisans yapıyorum hem ders veriyorum. Haftada üç gün sporu aksatmamaya özen gösteriyorum. Müsaitliğim doğrultusunda kurumsal eğitim ve konuşmalarım oluyor. Hafta içi her gün 17:00 gibi ofiste oluyorum. Doğrudan Siyaset ve Gece Bülteni için hummalı bir hazırlığımız oluyor. Kendime arzu ettiğim kadar vakit ayıramıyorum son dönemlerde ama mümkün olduğunca güzel şeyler tatmak, yeni şeyler keşfetmek, öğrenmek, gezmek ve sevdiklerimle vakit geçirmek için fırsat yaratıyorum.

     

     

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.