Selçuk Pehlivanoğlu: 30’lu yaşlarımda babama hak vermeye başladım
İş dünyasının önde gelen isimleri baba olduktan sonra hayatlarında neler değiştiğini ve “iyi ki baba olmuşum” dedikleri anları MAG’a anlattı.
Ne zaman baba oldunuz ve baba olduğunuzda neler hissettiniz?
İlk çocuğum Sinan’ı 1995 yılında kucağıma aldım. Bizim tempomuzda yaşayan insanların aile-çocuk ilişkisi çok farklı oluyor. İkinci çocuğum Selen ise, 2004 yılında siyasi hayatım devam ederken doğdu. Çocuk sahibi olmanın, baba olmak yanında insan olarak hissettirdiği birçok şey var. Bir canlının dünyaya gelmesi inanılmaz bir haz. Her canlı soyunun devam etmesini ister. Herhalde anne – baba olmanın da en büyük mutluluğu bu…
Baba olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Oğlum sarılık olduğu için birkaç defa hastaneye yatırmıştık ve eşim eve gitmek durumunda kalmıştı. Orada bir kere altını değiştirdim ama onda da çok başarılı olamadım, bezi ters bağlamışım. İkinci çocuğumuz olacağı zaman büyük çocukta ister istemez bir kıskançlık oluyor. Ben oğlumu şöyle teselli etmiştim: “Oğlum şimdi aramızda bir iş bölümü yapacağız. Annen besleyecek, sen altını değiştireceksin, ben seveceğim. En zor kısmını ben yapacağım” demiştim. Çocukların özellikle bebek dönemleri çok güzel. Ayaklarının süt kokması inanılmaz bir duygu. Eve daha büyük bir istekle gidiyorsunuz. Çocuğunuzla oynamak bütün stresinizi alıyor, auranızı değiştiriyor.
Baba olmanın zor yanları var mı sizce?
Yaşamda her şeyin zorluğu var ama burada asıl süreci anne üstleniyor. Dediğim gibi ben en zor kısmı olan sevme kısmını üstlendim. Tabii ki bir sorumluluktur çocuk, onun geleceğini, ne yaptığını düşünmek zorundasınız.
Nasıl bir baba figürü çizdiğinizi düşünüyorsunuz?
Bazı kişiler “ben çocuklarım için yaşarım” der… Ben kendim için yaşıyorum ama çocuklarım yaşamımın büyük bir parçası. Çocuklarınızla çok vakit geçirebilirsiniz ama içinde bulunduğunuz süreçte dengeleri iyi sağlamak zorundasınız. Çocuklarınızla çok fazla vakit geçirirseniz onların özel yaşamına sahip olmaya çalışmak gibi bir yanlışla karşılaşabilirsiniz. Bu çocuğun yaşı ile alakalı bir şey değil. Çocuğun kendine ait bir zamanı, kendine ait sorumlulukları, kendine ait kayıpları olmalı… Hem siyasi hayatım hem TED hayatımda çocuklarımla çok uzun vakit geçirme gibi bir durumum olmadı. Çocuğunuza karşı bazı sorumluluklarınız vardır; bunlardan birisi iyi bir eğitim sağlamak, ikincisi onun kendi becerilerine göre karar verebilmesi için önünü açmak. Çocuğun haklarını teslim etmeye çalışırken sorumluluk duygularının gelişmesine destek olmamız gerekiyor. Bir baba olarak sorumluluklarımı yerine getirdiğimi düşünüyorum. Kendime göre doğru yaptığım kanaatindeyim.
Babanızın size karşı sergilediği davranışlarla, sizin çocuklarınıza karşı sergilediğiniz tutumlar benzer mi?
Gençken babamı hep eleştirirdim, yaşım 30-35 olduğunda ona hak vermeye başladım. Babamı eleştirdiğim ya da babamın beni eleştirdiği şeyler benim çocuklarımla aramdaki ilişkimde yok. Sebebi, ben çok haylaz bir çocuktum, okuldan falan atıldım. Ailem benimle ilgili birçok defa hayal kırıklığı yaşadı. Benim babam da çok sert bir yapıya sahipti. Hep daha başarılı olmamızı beklerdi. Babamla aramdaki ilişki okulda sorun çıkarmam üzerine kuruluydu ama ilerleyen yaşlarda her şey çok daha güzel oldu. İnsan belli bir yaştan sonra ailesiyle gurur duyabileceği şeyleri çok daha net olarak görebiliyor. Umarım çocuklarım da zamanı geldiğinde benimle gurur duyar…
Çocuk gelişimi konusunda örnek aldığınız birileri ya da okuduğunuz kitaplar oldu mu?
Ben teoriye değil pratiğe inananlardanım. Kendi payıma düşen küçük payda, çocuk gelişimi konusunda kendi bildiklerimle ilerlerim. Örneğin; kaybettikleri, haksızlığa uğradıkları zaman bir baba olarak önemsemem. Çocuğun ilerideki başarısının, babanın mali koşulları ile satın alınmadığını iyi biliyorum. Kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi, zorluklarla başa çıkabilmesi için bunların olması gerektiğini düşünüyorum. Onların hayatını satın almıyorum, onların kendi yaşamında mutlu ve başarılı olma sürecine destek olduğumu düşünüyorum.
Size “iyi ki baba olmuşum” dedirten bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Çocuklarımla birçok anım var ama “iyi ki baba olmuşum” demek için bir anıya ihtiyacım olduğu düşüncesinde değilim. Baba olmak, aile sahibi olmak büyük bir mutluluk. Çocuklarımın kendi yaptıkları işlerde; ilk başta kaybederken sonra kazanmaya başladıklarında, onların mutlu olduklarını gördüğünüzde bu cümleyi kendi kendinize söylüyorsunuz. Baba, anneye göre çocukları şekillendirmede daha az etkili olsa da biz de başka segmentlerde rol model oluyoruz.
Sizce bir babayı en çok ne mutlu eder?
Çocuklarının mutlu olduğunu görmek. Bakanı başarılı olduklarında da elbette mutlu olursunuz ama en çok onların mutlu olduğunu görmek bir babayı mutlu eder. O nedenle, kendi tercihlerini yapıp, kendi mücadelelerinde mutlu olmayı başarmaları beni çok mutlu eder. Zengin ya da güç sahibi olmaları değil, ne yaparlarsa yapsınlar mutlu olmaları önemli… Onun için çocuklarımı çok kısmamaya çalışıyorum. Anne ve baba imkanları ile değil, kendi imkanları ile mücadele etmeleri için yönlendiriyoruz. Bir şeyi kaybettikleri gün tekrar güçlü bir şekilde ayağa kalkmaları bir baba olarak beni en çok mutlu edecek şeydir.
Babanızı bize anlatmanızı istersek hangi kelimelerle tarif edebilirsiniz?
“Bir evlada bırakılabilecek her şeyi bırakan bir baba” olarak tarif edebilirim. Sizin çocuklarınız siz bir şey demeden dedesinin fotoğrafını odasına koyuyorsa bu benim için büyük bir mutluluktur. “İyi ki babam olmuş” dersiniz.
Sizin babanız ile iletişiminiz nasıldı?
Yaşam tarzı itibari ile babamın aile ilişkilerinde kalın çizgileri vardı ama belirli bir yaşa geldikten sonra iletişimimiz çok daha ileriye gitti.
İş hayatına babanızdan öğrendiğiniz hangi nasihatlerle atıldınız, bu kadar güçlü, başarılı ve ayakları yere sağlam basan bir iş adamı olmanızda babanızın rolü ne oldu?
İş hayatında babamdan öğrendiğim bir şey olmadı ama siyasete girmeye karar verdiğim zaman önce karşı çıktı, sonra destek oldu ve birçok nasihatte bulundu. Çocuklarım siyasete girmek isterlerse onlara; “inandığınız şey neyse onu yapın” derim.
Babanıza aldığınız en farklı hediye neydi?
Ben çok haylaz bir öğrenciydim, liseyi zor bitirdim ve ilk sene üniversiteye yerleşemedim. Babam da emeklerinin karşılığını alamadığı için hayli kızdı. O zaman ona, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne gireceğimi ve dört senede bitireceğimi söyledim. Bana inanmadı ama o bölüme girdim ve 4 senede bitirdim. Babam törenime gelememişti, ben onun olduğu yere diplomamı götürdüm. Sanırım babama verdiğim en büyük hediye bu oldu.