Sağlıklı atıştırmalık kahkaha tufanı
Skeçleri ve Abur Cubur Show ile büyük beğeni toplayan Rüştü Onur Atilla ve Doğan Akdoğan ile Ankara Komedi Festivali kapsamında geldikleri Ankara’da kahkahaya doyamayacağınız bir röportaj gerçekleştirdik.
Sizleri biraz yakından tanımak isteriz?
Onur: Televizyonda yaptığımız işlerden sonra, son 4-5 yıldır tanınmaya başladım. Bu tanınmışlığın da ekmeğini yemek için Abur Cubur Talk Show adında kapalı devre izleyicimizle buluşturuyoruz. (gülüyor) İlk şehir dışı turnemiz Ankara oldu, buraya ilk kez geldik. Tiyatroya gönül vermis biriyim, televizyon ve sinemada da var olmaya çalışıyorum. Doğan ile tanışıklığımız da 10 yılı aştı ve birlikte çok fazla ortak iş yaptık, bir tane daha ekleyelim istedik.
Doğan: Tiyatro oyuncusuyum ama bunun dışında birçok iş yapıyoruz, hatta çoğunu Onur ile yapıyoruz. Tiyatro Pera’da tiyatroda da beraberiz şu an. Geçen sezon “Abur Cubur” fikri ortaya çıktı ve şimdi böyle bir talk şov yapıyoruz birlikte. Aslında dünyada birçok örneği olan bir format, televizyonda yayınlanmıyor. Biz de Onur ile muhabbetimizi seyircilerle birleştirerek hoş vakit geçirmeye çalışıyoruz.
Yollarınız nasıl kesişti peki?
Onur: 15-16 yaşlarında, asistan olarak ilkokulların drama dersine giriyorduk. Beraber çalıştığımız hocalarımız ortaklık kurunca asistanlar olarak bizler de tanışmış olduk. Çocuk tiyatrosu yaptık, aynı okula kaydolduk. Sonra da kopmadık, hep beraber işler yaptık ve öyle devam ediyoruz.
Yönetmesi zor bir iş, spontane ilerliyorsunuz, başınıza enteresan bir şey gelmedi mi?
Onur: Henüz daha öyle bir şey gelmedi. Bizi izlemeye gelen izleyicilerin interaktif güdüleri yüksek oluyor. Sahneye sataşmayı, laf atmayı seviyor, sosyal oluyor. Eğlenmeye gelen bir seyirci ve biz de o rahatlığı veriyoruz. Kendimizi ayrı bir yere koyup duvar örmüyoruz seyirciyle aramıza. O yüzden çok büyük riskleri olduğunu düşünmüyorum. Şimdiye kadar 10’dan fazla gösteri yaptık, hepsinde izleyici de bizim kafadaydı. Deneyimlerin de bize çok katkısı oldu, önceden yaptığımız şeyler vardı, devam ettirdik.
Doğan: Tiyatro Kılçık’ta bar kabare yapıyorduk ve o kadar alıştık ki gece konseptiyle interaktif seyircili komedi şovlarına, şu anda onun rahatlığıyla hareket ediyoruz.
Peki nasıl hazırlanıyorsunuz bu sürece. Sizi en çok motive eden şeyler neler?
Onur: Bir şeyler yiyoruz.(Gülüyor)
Doğan: Yemek yiyoruz.
Yemek yerken mi çıktı Abur Cubur ismi de?
Onur: Ne çıkıyorsa yemek yerkendir, çünkü yemek yemediğimiz dakikamız pek yok. Abur Cubur isminin de adı üzerinde… Müthiş bir görsel şölen ya da hayatlarında unutamayacakları bir deneyim vaat etmiyoruz. Keyifli 2-2,5 saat diye hesaplayıp, 3-3,5 saati aşan bir sohbet, muhabbet, tabir-i caizse geyik vaat ediyoruz. Yani, atıştırmalık bir şey yapıyoruz aslında.
Doğan: Turneye giderken bile, “nerede oyun oynuyoruz?”dan önce “nerede ne yiyorsunuz?”un sorusunu soran bir ekibiz.
Yemek yemenin dışında bu mizahı yakalamak için nelerden besleniyorsunuz?
Doğan: Serum (Gülüyor) Bence mizah ile uğraşan herkesin beslendiği yer sokaktır. Instagram’da ya da Youtube’da popüler olan, fenomen başlığı altındaki arkadaşlar da hep sokakta gördüğümüz insanları oyunlaştırdıkları için çok sıcak geliyor. Biz de seyirciyle talk şov yapıyoruz ve günümüzde ülkemizde olup biten şeyleri konuşup onlara gülüyoruz. Mesela ayrılık acısı mizah unsurudur. O acı bittikten 2-3 sene sonra çok komik gelmiyor mu? “Ay ben nasıl yazmışım o mesajları?” demiyor musunuz? Bunun gibi şeyler…
Onur: Kendi içimizde, ailemizde, gençliğimizde okulda, ilişkilerimizde yaşadıklarımızda da komedi var. Çok trajik olabilecek olayları bile bu bakış açısıyla yenebilip bugünlere gelebilenlerdeniz, aslında bir çeşit terapi. İzleyenler de kendini bizim yerimize koyup benzer bir hikayeyi duyunca rahatlıyor ve “yalnız değilmişim” diyor.
Türkiye’de komediyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onur: Çok daha önemli isimler var bu konuyla ilgili konuşacak, biz çok toyuz ve başındayız. Ama gördüğümüz kadarıyla çok yetenkli kişiler var ve sektörün onlar için olanağı çok, buna BKM’yi de koyabiliriz. Sahne bulabiliyorsun, kendini ifade edebileceğin bir alan olabiliyor. Türkiye’de malzeme çok, dolayısıyla ne mizah ne komedi biter.
Bir de sizin Youtube kanalınız var. Profesyonel olarak Youtube dışında bunu devam ettireceğiniz bir projeniz var mı ya da sizi sinemada görebilecek miyiz?
Doğan: Biz biraz işimizin tanıtımı için kullanıyoruz şu anda. Ama orada çoğalan kitle için de elimizden geldiği kadar içerik üretmeye çalışıyoruz. Youtuber olmak gibi bir derdimiz yok. Abur Cubur’un dijital dünyada canlı yayınlanmasını, çekilen bir bölümün 30-45 dakika olmasını istemiyoruz. Çünkü doğallığımızı kaybedeceğimizi ve otokontrolün devreye gireceğini düşünüyoruz. Bu bilet alan seyircilere de haksızlık olur. İnsanlar bu tarz etkinliklere gitmeliler, ekrandan biraz kurtulmalıyız. Telefonların bile unutulup insanlarla 2-3 saat iletişim halinde olunan etkinlikler olmalı…
Onur: Kontrol mekanizması yok, bilet alıp gelmiş bir seyirci var, biz varız, arkadaşımız, konuğumuz var ve her şeyi konuşabiliyoruz. Bu bir yerde yayınlanırsa ne izleyici bu kadar rahat olabilir ne de gelen konuk arkadaşımız… Ama asla yapmayız diyemeyiz, sonuçta bu işten para kazanan, mesleği bu olan insanlarız. Böyle şeyleri reddetmek şu an pek çok işsiz arkadaşımıza ya da bizden çok daha yetenekli olup da kendini gösterme fırsatı bulamamış arkadaşlarımıza hakaret gibi olur. Bunu oraya oturtacak ve içimize sindirecek bir şekilde yaparsak olur. Tiyatroya gidince insanlar insanlara bakıyor ama oyuncu seyirciye bakmıyor ama biz talk şovda seyirciye bakıyoruz. Bu iletişim çok azaldı, insanlar sürekli telefonlarında, gözlerini oradan ayırmadan sohbet ediyor. Abur Cubur Show’da gerçekten çok azdır sıkılıp telefonu çıkarıp bakan. Zaten on dakika ara veriyoruz, “haydi bakın telefonlarınıza” diyoruz.
İnsanlar en çok neye gülüyorlar peki? Tespitleriniz neler?
Onur: Kendi yaşadıkları çatışmaları canlı canlı gördüklerinde, bir de bizim anılarımızı dinlediklerinde gülüyorlar.
Doğan: Sahneye bir karı – koca alıyorsun, evdeki bir durumu anlatıyorlar. Benzer bir durum seyircilerde de olduğu için herkes bir anda “bak aynı senin gibi” diyerek gülüyorlar.
İnsanları hep güldürüyorsunuz ama hiç sinirlendiğiniz ya da modunuzun düşük olduğu anlar olmuyor mu?
Onur: Ankara’ya gelirken trafikte yaşadığın bir şey, okuduğun bir haber modunu etkileyebiliyor. Tabii ki robot değiliz ama en azından bize izleyip eğlenmeye gelen seyirciye haksızlık etmemek adına bastırıp çıkıyoruz.
Doğan: İkimiz de Boğa burcu olarak düzenli ve organize insanlarız. Saatler planlı olsun isteriz, salaş değiliz, işimize o anlamda özen gösteririz.
Bundan sonra size nerelerde göreceğiz projeleriniz nelerdir?
Onur: Doğan ne iş olsa yapar şu anda. (Gülüyor) Güldür Güldür yeni sezonda da eski kanalında devam ediyor. Tiyatro Pera’daki oyunum devam ediyor, Abur Cubur’u yetiştirmeye çalışıyoruz. Üç ay önce baba oldum, tatlı tatlı aile hayatı devam ediyor. Şu an kesin söyleyebileceğim bir şey yok, önümüzdeki işlere bakacağız.
Doğan: Televizyon anlamında bilmiyorum, çünkü orada sürpriz gelişmeler olabiliyor. Şu an Tiyatro Pera’da çok yoğun bir oyun programım var,iki oyunda birden oynuyorum. Abur Cubur’a vakit ayırıyoruz. Sahne işleri, Youtube işleri, ekstra işleri oluyor. Onun dışında birçok kurumda eğitmenlik yapıyorum. Abur Cubur’u büyütmek, yetiştirmek ve her yönüyle güzel bir proje olmasını amaçlıyoruz. Yazdığım birkaç senaryo var, şu anda yapımcılar ile görüşüyoruz. Bir de internet dizisi için de bir yapımcı ile görüşüyoruz. Seneye inşallah şu dolar bir düşsün de! (gülüyor)