Prof. Dr. Çağrı Erhan: Türkiye 2018’de dünya sorunlarına ağırlığını koydu
Altınbaş Üniversitesi Rektörü ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Çağrı Erhan, Türkiye’nin artık görüşleriyle her platformda dikkate alınan bir ülke olduğunu belirterek, 2018’in dış politika açısından başarılı bir yıl olduğu değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin çeşitli sorunlarda çözüm önerici ve problem çözücü bir liderlik gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Çağrı Erhan, bunda FETÖ yapısının devlet kurumlarından temizlenmiş olmasının getirdiği rahatlığın önemli rol oynadığını belirtti.
2018’de dış politika alanında yaşanan gelişmeleri analiz eden Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, Türkiye’nin çok önemli iki çıkış ve teklifle yıla damgasını vurduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Erhan’ın belirttiğine göre bunlardan ilki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurul toplantısında ABD’nin tek taraflı olarak gerçekleştirmeye çalıştığı korumacı ekonomi politikalarına karşı çıkışıydı. Erdoğan’ın BM Genel Kurulunda serbest ticaretin engellenmemesi gerektiğini, küresel ticareti engellemeye yönelik girişimlerin gerginliklere sebep olabileceğini en üst düzeyden dile getirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Çağrı Erhan, bu çıkışın küresel ölçekte büyük destek topladığını belirtti.
Prof. Dr. Erhan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyanın dikkatini çeken ikinci çıkışının ise Arjantin’deki G20 toplantısında gerçekleştiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada küresel ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgili daha önce dile getirdiği görüşlerinin altını çizdiğini anlatan Altınbaş Üniversitesi Rektörü, Türkiye’nin iklim değişikliği, göç, kadın sorunları gibi konularda da tavrını ortaya koyduğunu ifade etti. Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan, “Türkiye artık görüşleriyle her platformda dikkate alınan bir ülke oldu. Sadece bölgesel sorunlarla değil ama aynı zamanda küresel sorunlarla da ilgilenen, çözüm üreten bir ülke konumuna yükseldik” değerlendirmesini yaptı.
“BÖLGESEL DÜZEYDE 5 ANA MESELE”
Bölgesel meselelerde Türkiye’nin izlediği politikaları da değerlendiren Prof. Dr. Çağrı Erhan, bu alanda 5 ana başlığın öne çıktığını belirterek, bunları şöyle sıraladı: “İlki, Türkiye’nin Katar ile Suudi Arabistan liderliğindeki bir dizi ülkeler arasında yaşanan krizde oynadığı roldü. Bu sayede Katar Krizi bir çatışmaya dönüşmeden çözülebildi. Türkiye’nin Suriye’nin İdlib şehrinde üstlendiği rol de çok önemlidir. Halep’ten sonra İdlib’in de rejim güçleri tarafından işgali planlanmaktaydı. Bu da en büyük insani krizin ortaya çıkmasına sebep olabilirdi. 1 milyondan fazla insanın komşu ülkelere -ki bunların başında Türkiye geliyor- göçü söz konusu olacaktı. Ayrıca sivil kayıplar olağanüstü düzeylere ulaşacaktı. Aynı şekilde yaşlıların ve çocukların ölümleri olağanüstü düzeylere yükselecekti. Türkiye İdlib’de Rusya ile bir mutabakata varmak suretiyle bu krizi ortadan kaldırdı. Türkiye’nin bu girişimi şu an için insani krizin ortadan kalkmasına sebep oldu. Türkiye eğer bu adımı atmasaydı, hiçbir bölgesel ya da küresel güç, somut bir adım atmaya niyetli değildi. Yani Türkiye’nin burada ayırıcı bir özelliği söz konusu. Hem güvenlik açısından kendisine dönük bir tehdidi ortadan kaldırdı, hem Suriye’deki insani krizin daha da derinleşmesini engellemiş oldu.”
Bölgesel planda üçüncü önemli konunun, 2018 başında gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekatı olduğunu belirten Prof. Dr. Çağrı Erhan, bu konuda da şunları söyledi: “Biliyorsunuz 2016 ağustosunda Türkiye Suriye’de Fırat kalkanı operasyonunu gerçekleştirmişti. Bu operasyonla hemen sınırlarımızın güneyinde oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu ortasından kesmişti. Daha da önemlisi, koalisyon güçlerinin bugüne kadar gerçekleştiremediği ölçüde DEAŞ’ a darbe vurulmuş ve bölgeden temizlenmişti. Afrin Harekatı ile de PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı olan PYD-YPG terör örgütünün Afrin bölgesinde konuşlanmasının önüne geçilmesi sağlandı. Kısa zamanda Rusya ile mutabakat sağlanarak burada başarılı bir harekat gerçekleştirildi. Afrin teröristlerden temizlendi. Zeytin dalı harekat bölgesinde yaşayan insanlara sağlık, belediyecilik hizmetlerinin götürülmesi sağlandı. Bu iki harekat açısından da yine iki farklı sonuç verdi; Birincisi bu bölgede oluşturulabilecek bir muhtemel terör koridoru ortadan kalkmış oldu. Münbiç ve Fırat’ın doğusunda da böyle bir oluşum engellenecek. Buna ilişkin görüşmeler ABD ile devam ediyor. İkincisi; bu bölgenin hem DEAŞ hem PHH-YPG terör örgütünden temizlenip istikrarlı hale getirilmesiyle Suriyeli misafirlerin dönüşleri de başladı. Afrin Harekatı’nın tam bir uluslar arası mutabakatla yapılmış olması ayrıca Türk diplomasisinin 2018’deki en büyük başarılarından biridir. Türkiye bunu tamamen hukuk kuralları çerçevesinde gerçekleştirdi. Güvenlik ve istikrar sağlanmış oldu. Münbiç’de de çok önemli bir adım atıldı ve ABD ile birlikte ortak devriye çalışmaları başladı.”
Türkiye’nin bölgesel planda önemli rol oynadığı bir başka konunun Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan Kırım gerginliği olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erhan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu iki ülke de Türkiye’nin aynı anda iyi ilişkiler sürdürdüğü devletler. Türkiye ne Rusya ile çok yönlü ilişkilerinin bundan zarar görmesini istedi ne de Ukrayna ile sıkıntı yaşamayı arzuladı. Bu sayede Türkiye iki ülke arasında kolaylaştırıcı rol oynuyor ve iki ülke yönetimlerinin de bu girişimlere sıcak baktığını görüyoruz. Karadeniz’de istikrarsızlığa yol açabilecek, bölge dışı aktörlerin Karadeniz’e girmesine gelmesine sebep olabilecek bir gelişmeyi Türkiye başından beri istemiyor. Bu yönde de önemli çabaları var.”
DOĞU AKDENİZ’DE ETKİN ROL
Altınbaş Üniversitesi Rektörü, Türkiye’nin önemli rol üstlendiği beşinci konunun ise Doğu Akdeniz olduğunun altını çizdi. Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuku hiçe sayarak petrol, doğalgaz arama ve çıkarma haklarını bazı şirketlerine verdiğini belirten Prof. Dr. Erhan, bu konuda da şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’nin 2018’de yaptığı en önemli girişim, hem MGK’da hem Cumhurbaşkanı’nın ağzından Doğu Akdeniz’de haklarına zarar verecek hiçbir adımı kabul etmeyeceğini açıklaması ve arkasından da bölgede zaten faaliyet göstermekte olan Türkiye’ye ait arama gemilerinin Akdeniz’de açık deniz sondajına başlamasıydı. Ben 2019’da da bu konunun gündemde kalmaya devam edeceğini, Türkiye’nin hem uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanmayı sürdüreceğini hem de bunu enerji kaynaklarına erişim açısından bir ekonomik politika olarak kullanacağını düşünüyorum.”