Otomobil sektörü görevini yaptı sıra enerji sektöründe
Enerji piyasalarının en kapsamlı ve en büyük organizasyonu olan, ‘10. Türkiye Enerji Zirvesi’nde “Ulaşımda Alternatif Yakıt Teknolojileri ve Yeni Pazar Dinamikleri” oturumu gerçekleştirildi. Özellikle elektrikli araçların geleceği, enerji sektörünün üstüne düşen görevler ve bu noktada Türkiye’nin daha rekabetçi olması için neler yapması gerektiği noktasında önemli ipuçları paylaşıldı.
T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı himayelerinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) destekleriyle düzenlenen 10. Türkiye Enerji Zirvesi, enerji piyasalarına yön verecek 20 farklı konuda yapılan oturumlarıyla da zirve sona ermesine rağmen adından söz ettirmeye devam ediyor.
Zirve’nin ikinci gününde düzenlenen “Ulaşımda Alternatif Yakıt Teknolojileri ve Yeni Pazar Dinamikleri” oturumu katılımcılardan yoğun ilgi gördü. Moderatörlüğünü DEK Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Barış Sanlı’nın yaptığı oturumda FGE Direktörü Cüneyt Kazokoğlu, TEHAD Kurucu Başkanı Berkan Bayram, Lexus Türkiye Direktörü Selim Okutur, Naturelgaz CEO’su Hasan Tahsin Turan ve E-Şarj Kurucu Ortağı Cem Bahar, konuşmacı olarak yer aldı.
Enerji Ve Otomotiv Sektörü İşbirliği İçinde Çalışmalı
Açılış konuşmasını TEMSA’nın CEO’su Aslan Uzun’un yaptığı oturumda; elektrikli araba piyasası, alternatif yakıtlar, ulaşımda elektrik kullanımının gelişimi, dizel yakıtın çevreye ve sağlığa zararları, ulaşımda hidrojen yakıtlı araçlar, doğal gazın alternatif yakıt olarak kullanımı gibi konular tartışıldı. Günümüz dünyasında şehirleşmenin giderek geliştiğini ve akıllı şehirlerin öneminin daha da arttığına vurgu yapan Aslan Uzun, “Otomotiv sektörü ve akıllı şehirler artık kesişme halindeler. Yeni nesil hem çevresini önemsiyor hem de şehirlerde kolay ve pratik ve hatta eğlenceli bir şekilde ulaşım yapmak istiyor. Geleceğin elektrikli ulaşım araçlarında olduğunu söylemek yanlış olmaz. Gelişmiş ülkeler ve özellikle Avrupa ülkeleri bu anlamda ciddi adımlar atmaya başladılar. Bizim de bu gelişime ayak uydurmamız gerekiyor. Türkiye bu yeni dönemde aktif rol alabilir, bunun için gereken IK, potansiyel ve know-how bizde mevcut. Enerji ve otomotiv sektörünün işbirliği içinde çalışması halinde geleceği yakalamamamız için hiçbir neden yok” dedi.
Sübvansiyon Ve Teşvikler Arttırılmalı
FGE Direktörü Cüneyt Kazokoğlu ise yaptığı konuşmada elektrikli araç piyasasının henüz tam olarak olgunlaşmadığını ama 5-10 sene içinde bu araçların dünyada ciddi bir yere geleceğini belirterek, elektrikli araç satışlarında sağlanan sübvansiyon ve teşviklerin sektörün ivmelenmesine ciddi katkılar sağlayacağına vurgu yaptı. Pek çok otomobil firmasının elektrikli araçlarla ilgili iddialı planlara sahip olmasına rağmen dünya çapında önemli bir şarj altyapısı eksikliği olduğuna da vurgu yapan Kazokoğlu, “Bu araçların pazar artışında en önemli engel şarj edilebilme zorluğu ile ilgili. Neredeyse her köşede bir akaryakıt istasyonu görmek mümkünken, şarj istasyonları için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ayrıca kimse bu istasyonlarda otomobilini şarj etmek, saatlerce bu alanlarda beklemek istemiyor, insanlar evlerinde bu sorunu çözmek istiyor. Bu da şehirlerde ciddi bir altyapı ihtiyacı doğururken sektörün gelişmesinde büyümesinde önemli bir gündem maddesi olarak duruyor” dedi.
Elektrikli Araç Pazarında Hızlı Davranmalıyız
Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği (TEHAD) Kurucu Başkanı Berkan Bayram da Türkiye’nin bu alanda hızlı yol alması gerektiğine vurgu yaptı. 2011’de binlerle ifade edilen elektrikli araç sayısının bugün 5 milyona yaklaştığını ve asıl hızla büyüyerek 2035 yılında ciddi bir pazar payına ulaşacağına dikkat çekti. Bu pazarda Çin’in ciddi bir oyuncu olduğunu da belirten Bayram ülkemize ve sektördeki duruma dair; “Türkiye’de yüzde 100 elektrikli otomobil satışları 150 adet civarında, toplamda da 1.300 araç var. Şarj istasyonu sayısı ise 1.500, yani neredeyse her araca bir istasyon düşüyor. Kendim de bu tür bir araç kullanan biri olarak ben İstanbul’da bir sıkıntı yaşamıyorum. Ama bu durum gelecekte daha fazla şarj cihazına ihtiyaç duyulmayacağı anlamına gelmiyor. Elektrikli araçlar hala genel pazarın küçük bir bölümünü oluşturuyor. Bu düşük hacim göz önüne alındığında, bir şarj istasyonu kurmak çok da karlı bir girişim olmayabiliyor. Ama bu sektörün gelişimi göz önüne alındığında ciddi adımlar atılmalı. Türkiye bu anlamda özellikle ÖTV indirimi konusunda önemli bir adım attı. Ancak devlet, yerel yönetimler, otomotiv üreticileri, finans kaynakları ortak bir stratejide buluşmalı” dedi.
Hibrit Araçlar En Ciddi Alternatif…
Elektrikli araçların çıkışının ana kaynağının çevresel ve de sağlıksal faktörlere dayandığına vurgu yaparak sözlerine başlayan Lexus Türkiye Direktörü Okutur: “Hava kirliliği şehirlerimizin en büyük problemi bu da ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Özellikle kanser vakalarındaki artış Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) dizel yakıtta kanser uyarısı yapması dünyadaki dengeleri değiştiriyor.Bu nedenle daha temiz bir şehir için artık elektrikli araçlar en iyi alternatif durumunda. Artık Avrupa’da şehirler havanın temizliğinden de sorumlu tutuluyor. Avrupa şehirlerinde büyük bir hızla dizel araçlar yasaklanıyor. Böyle olunca da uzun vadede tamamen elektrikli araçlar çözüm ama bunun için ciddi bir altyapı gerekiyor. Kısa dönemde en akılcı çözüm hibrit araçlar. Çünkü hibrit araçlar benzin ve elektriğin gücünün ideal birleşimi” dedi.
Doğal Gazlı Araçlar Desteklenmeli
Naturelgaz CEO’su Hasan Tahsin Turan ise doğal gazlı araçlar ve bu araçların yakın gelecekte sektördeki gelişimleri hakkında önemli ipuçları verdi. Dünyanın doğal gaz kaynaklarının yüzde 60’ından fazlasının Türkiye’nin çevresinde olmasının yarattığı fiyat ve kaynak çeşitliliği avantajına vurgu yaptı. Türkiye’de doğal gazlı araç pazarının gelişmesinin teşvik edilmesinin de yaratacağı katkılar hakkında bilgi veren Turan, “Özellikle büyük ve ticari araçlarda, otobüslerde doğal gazın ciddi gelişme göstermesini bekliyoruz. Orijinal ekipman üreticileri doğal gazlı araç üretimi yaptıkları takdirde yatırım maliyeti ve yatırımın geri dönüşü düşerken kullanım oranları ve istasyon sayısı da artıyor. Ancak bunların yapılabilmesi için doğal gazlı araç kullanımının özendirici teşviklerle de desteklenmeli. Vergi indirimi bunda ilk akla gelen uygulama olabilir. Rusya doğal gazlı araçlarda ‘0’ vergi uygulaması yapıyor. Yine doğal gazlı araç alımına da destek verilebilir. Örneğin, İtalya ağır vasıtalı araç alımına 20 bin Euro’ya kadar destek verirken İspanya ise doğal gazlı araç desteği için yıllık 16,6 milyon Euro bütçe ayırdı. Doğal gazlı araçlar desteklenirse ekonomik ve çevresel anlamda ülkemize de önemli bir katkı sağlayacaktır. Çünkü doğal gaz tüketimi artarsa Türkiye’nin doğal gaz alımında pazarlık gücünü de arttıracak. Hele ki, Türkiye’deki otobüs, çekici ve kamyonların yüzde 10’nun doğal gazlı kullanılması durumunda tasarrufun yanında lojistik maliyetleri azalacağından bu da firmalara rekabet avantajı getirecektir. Özetle elektrik kadar yatırım ve teknoloji yatırımı gerektirmemesi ve özellikle ağır ve ticari araçlardaki tasarruf avantajı düşünüldüğünde doğal gazlı araçların yakın gelecekte çok ciddi bir alternatif olduğunu söyleyebiliriz.”
Elektrikli Araç Kadar Şarj Konusu da Önemli
E-Şarj Kurucu Ortağı Cem Bahar, elektrikli araçlar konusunda Türkiye’nin yükselen bu trendi kaçırmaması gerektiğine vurgu yaparak konuşmasında şunları söyledi; “Türk halkı elektrikli araçlara ilgili. Çünkü birinci olarak yakıt hassasiyeti olan bir ülkeyiz, sonra teknoloji seviyoruz ve de araçları statü olarak görüyoruz. Bu nedenle ülkemizde de bu araçların ilgi anlamında karşılığı fazlasıyla var. Ama, Türkiye’nin en büyük sorusunu yeni gelişmelere tam ortasından girmesi. Bu da bizi rekabetçi kılamıyor. Tam çözümler üretmeye başlarken yeni bir trend geliyor bu da bizi sınırlıyor. Elektrikli araç konusunda da bu durumun böyle olmamasını çok istiyoruz. Türkiye’nin elektrikli araçlar ve bunların altyapısı noktasındaki stratejisini belirleyip şimdiden 2030 vizyonunu ortaya koyması gerekiyor. Çünkü elektrikli araçlar için otomotiv sektörü şimdiye kadar yapması gerekenleri yaptı, sıra enerji sektöründe. Öyle ki; bu enerjinin bulunması, aktarılması, araçlarla buluşması, depolanması gibi sorunlar var. Batarya ve şarj teknolojileri sürekli gelişiyor ve değişiyor. Artık 1,5 iki saatte yüzde 80 şarj edilebilen araçlar mümkün. Ama yine de bu tür istasyonların varlığı, yatırımları, nerde konumlanması gerektiği gibi konular bizlerin önünde duruyor. Çünkü elektrikli araçların seri üretimi arttıkça, şarj ihtiyacını karşılayacak yeni bir işkolunu beraberinde üretiyor. E-Şarj, büyük bir hızla gelişmekte olan elektrikli araçlar sektöründe mobilite kavramını değiştirmek için kuruldu. Amacımız, Türkiye’nin en yaygın ve en hızlı elektrikli araçlar şarj istasyonu ağını oluşturmak. Bugün, kümelenmiş ultra hızlı şarj istasyonları 350kW’lik istasyonla 10 dakikada 350’km’ye kadar menzil almak mümkün. Elektrikli araç pazarı Türkiye’de de her geçen gün daha fazla ilgi görüyor. Özellikle, batarya teknolojileri ve hızlı şarj istasyonlarındaki gelişim bu büyümede önemli bir rol oynuyor. Bu konuda Akaryakıt istasyonları da sürecin içinde olacaklar. Sıfırdan bir şarj istasyonu oluşturmak yerine hali hazırdaki istasyonlarda bu tür ünitelerle bu dönüşümün içinde olmak istiyor akaryakıt sektörü, bununla ilgilenen ciddi çalışmalar yapan önemli markalar var.”