Osman Kocaman; “Av yasağı mı denizlerin korunması mı?”
Her yıl 15 Nisan-1 Eylül tarihleri arasında uygulanan av yasağı, sürdürülebilir balıkçılık için büyük önem arz ediyor. Su altı popülasyonunun sürdürülebilir bir şekilde devam edebilmesi için av yasağından çok daha fazlasının yapılması gerekliliğinden bahseden Kocaman Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, av mevsiminde bilhassa hamsi için yıllık kota getirilerek avcılığın bu planlama dahilinde yapılması ve denizlerimize göre tekne boylarının sektörle tartışılması gerektiğini söyledi.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da av yasağı 1 Eylül’de sona erecek. Balıkçılar “vira bismillah” diyerek teknelerini denize sürecek fakat son yıllarda azalan balık çeşidi kafalarda soru işareti bırakıyor. “Bu sene sezon nasıl geçecek?” Av yasağıyla ilgili açıklamada bulunan Kocaman Balıkçılık A.Ş.Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, sürdürülebilir avcılık ve balık popülasyonunun korunması için av yasağı döneminde sadece gırgır ile avlanmanın yasaklanmasının tek başına yeterli olmadığını ve bu noktada “Denizlerin Korunması” konseptine geçilmesi gerektiğini söyledi. Bunun için de Kocaman, iklim değişikliği, deniz kirliliği, deniz trafiği, av gereçleri, avlanma metodları, hamsi kotası, tekne boyları, yapay resifle koruma alanları ve balıkçıların eğitimi/sertifikalandırılmaları gibi birçok konuların masaya yatırılması gerektiğini ifade etti.
“Gelecek nesiller için sürdürülebilir balıkçılığı savunuyoruz”
Av döneminde İstanbul Boğazı’nın Karadeniz girişinin uzatma ağlarına kapatılması gerektiğinden bahseden Kocaman, ilgili bölgenin balıkların göç yolu olduğunu ve bu durumun özellikle palamut gibi balıkların göçünü engellediğini söyledi. Sürdürülebilir balıkçılık için en önemli balığımız olan hamsiye yıllık avlanma kotası getirilerek avcılığın kontrol altına alınması gerektiğini savunduklarını belirten Kocaman, su altı ekosisteminin korunması ve bu değerli protein kaynağından gelecek nesillerin de faydalanması için bu sürecin kriterlerine titizlikle uyulması gerektiğinin altını çizdi. Bilhassa iç deniz olan Marmara’da birkaç yıla yayılacak bir planlama ile avlanacak teknelere boy sınırlaması getirilmesini bir diğer çözüm önerisi olarak sunan Kocaman, denizde en mağdur kesimin ise kıyı gırgırları olduğunu dile getirdi. Kocaman, “Bu gurup zaten 5-6 ay çalışamıyor, en azından bu tekneler için 24 metre derinlik olan avlanma yasağı sonbahar aylarında 18 metre deniz derinliğine indirilmeli. Yeni teknolojilerle bunu kontrol etmek hiç de zor değil. Bu sene lüferde bolluk bekleniyor ama 24 metre yasağı devam ederse bolluk fiyatlara yansımaz, balık geçer gider. Ayrıca İstanbul Boğazı’nın Karadeniz tarafında Karaburun-Kilyos ve Marmara tarafında da Yenikapı – Anbarlı arasında kalan bölgelerinde ticari gemilerin demirleme alanlarının 2-3 mil açığa çıkarılması gerekli.” Çünkü bu hatta demirli gemiler çok fazla ışık yayıyor, bu nedenle de geçiş yolu olan bu bölgelerde balıklar dağılıyor.” Ayrıca Karadeniz’de kıyısı olan tüm ülkelerin ortak balıkçılık politikası izlemesi gerektiğini söyleyen Kocaman, Türkiye’de yasak olan yavru hamsinin Gürcistan veya Abhazya’ya göç ettiğinde de avının yasak olması gerektiğini, zira hamsinin ortak miras olduğunu belirtti. Kocaman, “Av yasakları denizlerimizi ve balıklarımızı korumak adına alınan bir önlem. Bu dönemde kurallara uymak ve bu kuralları teşvik etmek hepimizin görevi. Şimdiye kadar hep denetimlerin yetersizliğinden yakındık ama balıkçımızın kural dışı avcılığın zararları konusunda bilinçlendirilmesini hep ihmal ettik. Bu konuda alınacak önlemlerin en başında, Su Ürünleri ve Denizcilik fakültelerimizin desteğiyle balıkçımıza mutlaka kural dışı avcılığın etkileri konusunda mesleki eğitim verilmesi geliyor. Balıkçılıkta da sadece kaptan veya gemi adamı ehliyeti yeterli olmamalı, sürdürülebilir balıkçılık konusunda da sertifikalandırma yapılmalıdır. Bilhassa yeni yetişen genç nesilde bu çalışmaların faydalı olacağını düşünüyorum.”