Mimarlık, paydaşların gözünden mercek altına alınıyor
ERA Mimarlık Kurucusu Prof.Dr. Ertun Hızıroğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı oturuma Beykent Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Şengül Öymen Gür, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şebnem Yalınay Çinici, DEÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi / İkiartıbir Mimarlık Kurucu Ortağı Doç. Dr. Deniz Dokgöz ile Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi / Azaksu Mimarlık Kurucu Ortağı Doç. Dr. Adnan Aksu konuşmacı olarak katıldı.
Doç Dr. Aksu: “Mimar sadece bir aktör”
Adnan Aksu, mimarlığın “sadece yetenek” olduğunu düşünmediğini söyleyerek konuşmasına başladı. Mimarlıkta analitik düşünmenin çok gerekli olduğuna vurgu yapan Aksu, Mimarlık Fakültelerine sadece yetenek sınavı ile öğrenci alınmasını doğru bulmadığını belirtti. Aynı zamanda da mimarlığın salt eğitim ile yapılabilecek bir meslek olduğuna inanmadığını ifade eden Aksu, “Mimarlık tamamen disiplinsiz bir meslektir. Kabul görmüş bir takım kurallar vardır. Aynı zamanda da bu kurallar oldukça kaygandır. Mimarlık işte bu çok kaygan ve kesin kabul görmüş bilgi ile yapılamayan bir meslektir“dedi.
Küresel sermayenin her şeyi belirlediği bir dönemde çarpık yapılaşmanın sorumlusunun mimar olmadığının altını çizen Aksu, “Mimar sadece bir aktör” dedi. Mimarlık okullarını bina yapmayı öğretme kıskacından kurtarmak gerektiği açıklamasında bulunan Aksu, mimarın tasarım yaptığını dile getirdi.
Çinici: “Mimarlığın üçüncü bir yolu var”
Şebnem Yalınay Çinici, mimarlığın farklı disiplinlerle iç içe bir noktada bulunduğunu belirtti. Çinici,”Mimarlık sadece pozitif bilim ya da sosyal bilimlerin alanı değildir. Mimarlığın bunları da kapsayan farklı bir üçüncü yolu vardır” dedi. Çinici insan odaklı, öğreneni yüreklendiren ve insanın bilgiye katkısını sorgulayan bir eğitim sisteminin önemli olduğuna vurgu yaptı.
Gür: “Korkmayın mezarlık tasarlayarak da istihdam edilebilirsiniz”
Şengül Öymen Gür, üniversite sınav uygulamasında merkezi sistemin kötü olmadığını ama dürüstçe yapılması gerektiğini belirtti. Gür, iyi bir mimar olmanın kişinin kendisini geliştirmesi ile doğru orantılı olduğunun söyledi. Türkiye’de 108 tane mimarlık okulu olduğunu hatırlatan Gür, mimarlık okulunda okuyan öğrencilere “Bu okullar elbette çok. Aç karınla dolaşan mimarlık mezunu görmedim. Herkes bir şekilde iş buluyor. Umutsuz olmaya gerek yok. Kendinizi yetiştirin ve en iyisini yapın. Bir mimar mezarlıklar müdürü olarak bile istihdam ediliyor. Mezarlık tasarlayarak da istihdam edilebilirsiniz. Eğer istediğiniz buysa. Hedefleriniz önemli” şeklinde konuştu.
Gür: “21 Yüzyıl Şımarma Yüzyılı Değildir”
2 Ekim 2017 Dünya Mimarlık Günü Temasının “İklim Değişikliği için Harekete Geç!” olduğunu anımsatan Gür, dünyanın giderek ısındığını, dünyada enerji sıkıntısının yaşandığını belirtti. Bunların tartışıldığı bir ortamda öğrencinin yeteneğinin sorgulanmasının anlamsız olduğunu ifade eden Gür, “Bu ülkede kaç kişi Zaha Hadid ya da Patrik Schumacher’e tasarlatılanlar gibi maliyetli proje yapacak? Biz hala çocukların hayal gücünden bu projeleri bekliyoruz” dedi.
“21 yüzyıl şımarma yüzyılı değildir” diyen Gür, dünyanın doğal kaynaklarının 4 gezegen daha varmış gibi umarsızca kullanıldığının altını çizdi.
Dokgöz: “Mimarlık basittir. Zor olan ise o basiti yapmaktır”
Deniz Dokgöz, “Mimarlar hayal kurmalıdır” diyerek sözlerine başladı. Mimarlığın kültürel bir birikim olduğunu ifade eden Dokgöz, “Mimar olmadan önce o kültüre ait birikimleri artırmak lazım. Gezmek, okumak, gözlemlemek çok önemli. Mimarlık eğitimi bütün bunları engelliyor. Eğitim sadece akademisyenler üzerinden kurgulanmamalıdır” şeklinde konuştu. Üniversite sayısının artırılmasının değil de eğitimin zenginleştirilmesi gerektiğini belirtti.
Dokgöz, çarpık yapılaşmanın nedeninin ahlaki çöküş olduğunu savundu. Dokgöz, “Mimarlık çok basittir. Zor olan ise o basiti yapmaktır” diyerek sözlerini noktaladı.
Dünya Mimarlık Günü’nün kutlandığı 2 Ekim’de, YEM’in Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında ilk günün ikinci oturumu İşverenlerle Mimarlık başlığını taşıyordu. Farklı işveren profillerini temsilen panelistler, Enis Öncüoğlu’nun oturum başkanlığında, işveren olarak mimarlarla kurdukları ilişkiyi ve yürüttükleri iş süreçlerini aktardılar.
“İşverenlerle Mimarlık” konulu ikinci oturumda ise başarılı projelerde işveren ve mimar ilişkisindeki uyumun önemine dikkat çekildi. Öncüoğlu Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Enis Öncüoğlu, moderatörlüğünü üstlendiği oturumu açarken mimar adayları için muhasebe, hukuk ve iletişim eğitiminin de vazgeçilmez olduğunu belirtti.
“Süreci yönetirken doğru ve hızlı olmak önemli”
İlk sözü alan İBB Üstyapı Projeler Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Mimar Kadriye Karabulut, bütçe ve iş kapasitesi anlamında çok büyük bir kurum olan İBB’nin işveren profili olarak yapısını aktardı. Mimar olarak bulunduğu birimde üst ölçekten bakmayı öğrendiğini; kurum olarak her proje ve iş için ihaleye çıktıklarını; bu ihaleye katılan müşavir firmaların da mimarlarla birlikte ihaleye girdiğini, böylece mimarlarla proje süreçlerinde hep birlikte çalıştıklarını belirtti. “İBB hem bütçe hem yaptığı iş kapasitesi olarak büyük bir kurum. Süreç yönetiminde doğru ve hızlı karar vermek çok önemli. İşveren dokuyu, malzemeyi tanıyınca mimara yardımcı olabiliyor. Bu nedenle İBB personeli yurt dışında eğitim alıyor. Ne istediğinizi bildiğiniz zaman, işveren-mimar ilişkisi hızlı ilerliyor. ‘The Architect’ isimli filmde söylenildiği gibi bir mimar için müşteriyi mükemmel yapan ilham vermesidir. Bu ilişkiyi ne kadar doğru yürütürseniz sonuç o kadar başarılı olur” dedi.
Karabulut özetle, ne istediğini bilmek, doğru tanımlamak kadar süreç yönetimi konusunda da iyi olan işverenin iyi mimarlığa imza atabileceğini belirterek “ucuz, iyi ve kaliteli” üçlüsünün her zaman birlikte olamadığının altını çizdi.
“Estetik kaygı yarışmalarla gelişiyor”
Konuşmasına “Ortak paydada paylaşılan kültürdür. Kültürü oturtamadığınız zaman yönetim kanunla mümkün oluyor. Buysa kısa vadeli bir çözümdür,” diyerek başlayan Toplu Konut Projeleri ve Araştırması Daire Başkanı Mustafa Levent Sungur ise “Uzun vadeli çözüm ise bu kültürün oluşmasıdır” diye konuştu ve sözlerine şöyle devam etti: “Kamu idareleri, mimarlarla ilişkisinde uymak zorunda olduğu kamu idare kanunu çerçevesinde ihaleler düzenliyor. Bu ihaleler kapsamında yarıştırılan şey ne yazık kişi fiyat oluyor. En düşük fiyatı veren kazanıyor. Estetik kaygısı yerini başka kaygılara bırakıyor. Bize yapılan eleştirileri aşmak için yarışmalar düzenleme gayretindeyiz. Fiyatın yarıştığı bir yerde tek çözüm bu. 2014 yılında yaptığımız yarışma sonrasında 25 bin konut hayata geçirdik. Yarışma kültürünü ve mesleki saygınlığı geliştirmeyi hedefliyoruz.”
Çok fazla etkileşimin olduğu interaktif bir süreç yürüttüklerini belirten İŞ GYO Mimari Projeler Müdürü Özlem Yılmaz ise “Bir proje geliştirdiğimizde hayal ortaya koyuyoruz. Bir vizyonla yola çıkıyoruz. Duygu aktarımının olması gerektiğini düşünüyorum. Mimarın bunu hayata geçirmesini bekliyoruz,” dedi ve ekledi. “Biz firmalardan teklif alıyoruz. Karşılıklı görüşmelerimiz sürekli devam ediyor. Proje yönetimiyle beraber tasarım koordinasyonu gerçekleştiriyoruz. Projeler kâğıtta çizildiği kadar kolay gerçekleşmeyebiliyor. Mimarın her zaman sürecin içinde olması gerekiyor. İnşaat boyunca beraber sahayı ziyaret ediyoruz. Bazen yeni ihtiyaçlar oluşuyor. Konut sahiplerinin ilave talepleri, tadilat ve yenileme oluyor. Mimarla el ele çalışmamız gereken bir süreç. Her şey bir prosedür dahilinde baştan sona devam ediyor.”
“Bir evin elektrik projesini ya da mimari detay çizimini estetik bulur, duvarıma asabilirim”
Belgesel Fotoğrafçı Zeynep Diniz ise bir işveren olarak bir mimarla çalışmaya nasıl karar verdiğinin öyküsünü anlattı. Nasıl biri olduğunu, nasıl bir aileden geldiğini, hem iş hem de özel yaşamında hep mimar elinden çıkma mekanlarda yaşama olanağının onda nasıl bir birikim yaptığına değinen Diniz, mimarlığa olan ilgisini, kütüphanesinde hep mimarların yaşamlarının da anlatıldığı mimar monografileri yer aldığını hatta İtalya’da öğrencilik yıllarında bit pazarlarından mimari projeler topladığını, böyle bir dosya oluşturduğunu anlattı. “ Bir evin elektrik projesini ya da mimari detay çizimini estetik bulur, duvarıma bile asabilirim” diyen Zeynep Diniz “Mimara, bir işveren olarak, aklımı ve kalbimi açabilirim. Yapı inşa edilir. İçinde geçen yaşam bana aittir. Ortaya çıkan eser ise her zaman mimarındır. Sonuna kadar sahip çıkılması, herhangi bir gereksinimden doğan bir değişiklik için mutlaka mimarının aranması gerekir” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.
Mimara nasıl karar verdiğinin öyküsünü ise şöyle anlattı:
“Evi yapmak için (1.) Mimar, (2.) Müteahhit ve (3.) Para lazım, bu nedenle önce mimar listeleri yaptım: ‘En eskiler’, ‘Genç ofisler’, ‘Havalı mimarlar’, ‘Ödüllü ofisler’ Bütün bu listeler içinde ortak isimler ve hatta bu ortak isimlerden beni ve hikayemi bilenler de vardı. Ancak yakın arkadaşım mimar Ebru ‘Hikayeni bilmeyen birine, önyargısız birine anlat, kendini bırak’ deyince bu kez de ‘beni tanımayan, benim tanımadığım mimarlar listesi’yaptım.
Bu arada Muğla’da ev yapan bir arkadaşıma yardım ettim, bu süreçte işin hem mimarı hem de müteahhitiyle tanıştım. Mimarı Salih Küçüktuna’ydı. Kafamdaki pek çok soruya ondan yanıt alabildim. Listeme baktığımda PİN Mimarlık olarak onun da adı geçiyordu. Aslında aklımda listedeki bütün ofisleri gezerek onlara hikayemi anlattıktan sonra karar vermek vardı ama Salih ile tanışınca bunları yaşamadan doğrudan karar verdim.”
Assa Abloy ve Şişecam Düzcam ana sponsorluğunda; Bocchi, Braas Çatı Sistemleri, Işıklar Tuğla, Rapsel ve Türk Ytong sponsorluğunda gerçekleşen Mimarlık Haftası etkinlikleri, 2-6 Ekim 2017 tarihleri arasında YEM’de izlenebilir.