DOLAR 34,5424
EURO 36,0063
ALTIN 3005,886
BIST 9549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Macaristan ve Türkiye arasındaki ticaret hedefi 5 milyar dolar

    Macaristan ve Türkiye arasındaki ticaret hedefi 5 milyar dolar
    12.06.2018
    A+
    A-

    Türkiye ve Macaristan arasındaki ticari hacmin artış gösterdiğini söyleyen Macaristan Büyükelçisi Gábor Kiss iki ülke arasındaki ilişkileri MAG’a anlattı.

    2011 yılından bu yana Türkiye’de farklı alanlarda görev yapan Macar diplomat Gábor Kiss, birkaç ay içerisinde Türkiye’ye alıştığını söyledi. Macaristan ve Türkiye’nin son yıllarda gerçekleştirdiği kültür mirası projelerini anlatan Kiss, “Geçtiğimiz yıllarda, Osmanlı-Türk ilintili yapıların, anı yerlerinin korunması ve restorasyonu amacıyla birçok proje başladı. Bunların arasında Türk tarafı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ciddi pay üstlendi” dedi. Türkiye- Macaristan ilişkilerinin geliştirilmesinin her iki ülke içinde önceliğe sahip hedefler olduğunu belirten Gábor Kiss, “İki ülke arasında 2-2,5 milyar ABD doları civarındaki ikili ticaret hacmi artık 3 milyar dolara yaklaştı. Hedef 5 milyar dolar hacme ulaşmaktır, bu hususta Macaristan’a Türk ihracatını önemli ölçüde artırmak gerekmektedir. Macaristan’a yapılan Türk yatırımları hızlı biçimde artmaktadır. Macar Yatırım Teşvik Ajansı (HİPA) bir düzineden fazla büyük Türk firması ile görüşmektedir. Macaristan’da kurumlar vergisi yüzde 9, işgücü vasıflı ve Batı Avrupa’ya kıyasla ücretler daha düşüktür. Üstelik Macaristan’dan AB’nin lokomotifi sayılan birçok ülkeye ulaşmak daha kolay olduğu için yatırımlara ilişkin devlet desteğine ciddi ilgi gösterilmektedir” dedi.

    Türkiye’de ne zaman göreve başladınız? Daha önce görev yaptığınız ülkeler ve görev pozisyonlarınız nelerdi?

     

    Gábor Kiss: Macar diplomat olarak 2011 yılından bu yana Türkiye’de yaşıyorum. Bunun ilk üç yılını İstanbul’da başkonsolos olarak geçirdim, daha sonra 2014 yılından itibaren mevcut pozisyonumda görev yapıyorum. Türkiye’de geçirdiğimiz yıllar boyunca pek çok yeni tecrübeyle ve bilgiyle zenginleştim, ancak en önemlisi çok sayıda yeni dostlar edindim. Kesin olan şu ki, bu dönem benim ve ailem için yaşamımızın belirleyici ve tecrübelerle dolu bir bölümü.

     

    Türkiye’de yeni göreve başladığınız zamanlarda ülkemize alışmanızı kolaylaştıran en önemli faktör neydi?

     

    Gábor Kiss: Aile, iş ve şahane çevre! Benim için ailemin, kabul eden ülkeye başarıyla uyum sağlaması çok önemli. Bu, şansımıza birkaç ay içinde gerçekleşti. Böylelikle görevlerime, koyduğum hedeflere yoğunlaşarak çalışabildim. İstanbul’dan sonra Ankara’ya uyum sağlamamız daha kolay oldu ve bana tevdi edilen sorumluluğun büyüklüğü nedeniyle yenilenen bir güçle işe başladım. Vatanımı temsil etmenin onurunu her gün yaşıyorum ve görevimi elimden geldiğince iyi biçimde yapıyorum. Bunun için bana, Macaristan’ın hem cömert hem de iyi niyetli düşünürü ve “en büyük Macar” olarak adlandırılan Kont István Széchenyi’nin şu sözleri gün ve gün güç verir: “Geçmişe hürmet göster ki, şimdiyi anla ve gelecek üzerine çalış.” Türkiye harika bir yer, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan köprülerin, tarihi medeniyetlerin bir beşiği. Kişisel olarak bana ilham veren kültürel ve tarihi hazineleriyle insanı kendine hayran bırakan, gururlu bir ülke.

     

    Ortak tarihi geçmişimiz çerçevesinde Macaristan ve Türkiye’nin son yıllarda gerçekleştirdiği kültür mirası projelerinden bahseder misiniz?

     

    Gábor Kiss: Macar-Türk ilişkilerinde, kültür ve ortak kültürel mirasımızın muhafaza edilmesini en önemli nokta olarak görüyoruz ki bu, halklarımızın ve ülkelerimizin ilişkisinin sağlam biçimde belirleyici unsurlarından birisidir. Geçtiğimiz yıllarda, Osmanlı-Türk ilintili yapıların, anı yerlerinin korunması ve restorasyonu amacıyla birçok proje başladı. Bunların arasında Türk tarafında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nın (TİKA) da ciddi pay üstlendiği Budapeşte’deki Gül Baba Türbesi ve çevresinin restorasyonu önde gelmektedir. Proje çerçevesinde, türbe alanında ziyaretçilerin ortak tarihi hatıralarımız hakkında olabildiğince kapsamlı bir resim almaları için küçük bir müze de oluşturulmaktadır. Ümit ettiğimiz kadarıyla kompleksin açılış töreninde üst düzey Türk konukları da ağırlayabileceğiz. Szigetvár’da yakın geçmişte bulunan Kanuni Sultan Süleyman’ın türbesinin ortaya çıkarılması da büyük önem arz etmektedir. Araştırma ve kazı çalışmalarının başlatılmasında keza TİKA etkin rol oynadı.

     

    Macaristan, halk danslarıyla, kostümleriyle, el sanatlarıyla çok renkli bir folklorik kültüre sahip. Bu anlamda Türkiye’de ne tür benzerlikler buldunuz?

     

    Gábor Kiss: Türk ve Macar halk sanatları ve kültürel gelenekleri arasındaki benzerlik ortak tarihi geçmişe ve köklere dayanır. Halklarımız arasında daha Yurt Tutuş (Macarların Karpat havzasına yerleşmesi, M.S. 895) öncesinde ve yurt tutan atalarımız ile Oğuz boyları arasında yoğun bir ilişki mevcuttu. Türkler ve Macarlar sonraki yüzyıllarda da temas halindeydiler, böylelikle geleneklerimiz arasındaki benzerlikler sürpriz değildir. Türk ve Macar tekstili ile seramik süsleme sanatında da pek çok paralellik bulunabilir. Halklarımızın sanatında bulunan motiflerin şekli ve bunlarda kullanılan canlı renkler çoğu durumda neredeyse birebir uymaktadır. Benzer şekilde halk müziği alanında da iki kültür arasında çok benzerlik bulunur ki, derlemeleri sırasında iki ünlü müzik araştırmacımız Zoltán Kodály ve Béla Bartók da buna dikkat çekmiştir.

     

    Son yıllarda Türkiye ve Macaristan arasında artış gösteren ikili ticaret hacmini nasıl değerlendiriyorsunuz?

     

    Gábor Kiss: İkili ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi her iki ülke için de önceliğe sahip hedeflerdir. Bunun sonucunda daha önceki 2-2,5 milyar ABD doları civarındaki ikili ticaret hacmi artık 3 milyar dolara yaklaştı. Hedef 5 milyar dolar hacme ulaşmaktır, bu hususta Macaristan’a Türk ihracatını önemli ölçüde artırmak gerekmektedir. Macaristan’a yapılan Türk yatırımları hızlı biçimde artmaktadır, Macar Yatırım Teşvik Ajansı (HİPA) bir düzineden fazla büyük Türk firması ile görüşmektedir. Macaristan’da kurumlar vergisi yüzde 9, işgücü vasıflı ve Batı Avrupa’ya kıyasla ücretler daha düşüktür. Üstelik Macaristan’dan AB’nin lokomotifi sayılan birçok ülkeye ulaşmak daha kolay olduğu için yatırımlara ilişkin devlet desteğine ciddi ilgi gösterilmektedir.

     

    Farklı bir kültürde çocuklarınızın eğitimi için nasıl bir yol izliyorsunuz?

     

    Dora Henezi Kiss: Çocuklarımızı yedi yıldır yurt dışında yetiştiriyoruz. Berci 3, Máté 1,5 yaşında Türkiye’ye geldi, şu an 8 ve 10 yaşındalar. Gábor ve ben millet bilincimizi temellendiren bir çevrede büyüdük. Türkiye’deki görevimiz vatan sevgimizi göstermemizi mümkün kılıyor. Kocamın görevi aynı zamanda aile misyonu da. Şayet nereye ait olduğumuzdan, vatanımızın nerede olduğundan emin olmaz ve çocuklarımız Macarca konuşmaz ise yurdumuzu layık olduğu şekilde temsil edemeyiz. Eğer ebeveyn uygun miktarda ve nicelikte çocuklarıyla zaman geçirir ise, o zaman çocuklar ana dilini kaybetmez. Bu her halükarda ebeveynin kararına bağlı ve bir hayat boyu çocuğun kimliğini belirler. Bizim çocuklarımızın ana dili Macarca. Başından beri İngilizce konuşulan kuruluşlara gittiler ve okul çağından itibaren İngilizce-Türkçe dilli çevrede hafta içi günleri geçmektedir. İlkokul çağından itibaren her yıl Macarca müfredattan sınav verdikleri Macaristan’da uzaktan eğitim görmektedirler. Bu sınava ailecek ve de annemin yardımıyla onları hazırlıyoruz. Artık üç dilli oldular, okulda ve arkadaşlarıyla doğal olarak Türkçe ve İngilizce konuşuyorlar, evde ise birbirimizle Macarca… Dil bilmek harika bir şey, onlar bu beceriyi edindiler ve çok sayıda araştırma gösteriyor ki, birden fazla dilde düşünebilen çocukların pek çok başka kabiliyeti de gelişmektedir (matematik yetenekleri, metin anlama, idrak etme hissi, empati vb…) Bu uluslararası çevrenin ve yabancı olma durumunun, Macarlık bilincinden hiçbir şey almadığını, hatta Macaristan dışında yaşayan çok sayıda Macar’ın belirttiği gibi belki ileride bunun onlar için daha önemli hale geldiğini düşünüyorum. Burada yaşayan Macarların dayanışması için çok çalışıyoruz. Macarlık bilincinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bundan da önemli olan, “insanlık bilinci”. Zira her şeyden önce hepimiz insanız ve ancak ondan sonra Macarlar, Türkler, İngilizler, İspanyollar, Almanlar, Avusturyalılar vs… Bunu herkes fark ederse daha iyi bir dünyada yaşarız.

     

    Ülkenizden uzakta olmak, bir anne ve eş olarak aileniz için size ne gibi farklı sorumluluklar getiriyor.

     

    Dora Henezi Kiss: Bu tamamen kişiye bağlı. Ben çok vicdanlıyım ve ancak doğrudan çevrem -kocam ve çocuklarım- huzurluysa, günleri sorunsuz geçerse kendimi iyi hissederim. Bunun için sayısız defa insanı sınayan güçle, dengeli aile ortamını yaratmak gerekiyor. Her gün yeni bir mücadeleyle kocamın pozisyonundan kaynaklanan yükümlülükleri, anneliğin gereklerini yerine getirmeye gayret ediyorum ve bu arada kendimle de barışık olmaya çabalıyorum. Sonuncusu zaman zaman en zor olanı. Çocuklar için yurt dışına taşınmak ilk başta ürkütücü, feci olabilir. Oturdukları çevreden, topluluktan, akrabalardan, arkadaşlardan kopuyorlar ve yeni bir dilin konuşulduğu yer onlara korkutucu gelebilir. Taşındığımızda çocukların küçük olması ve İstanbul’daki görevimizi Ankara’nın takip etmesi de bizim için bir şanstı. İlk aylarda çevre değişikliği tedirginlik ve davranış sorunlarına neden olabilir. Bunu anlayışla ve sabırla yönetmek gerekir. Çocuk daha büyük yaşlarda başka bir dilin konuşulduğu çevreye gelirse, o zaman oldukça hızlı biçimde, ebeveyninden çok daha çabuk orada konuşulan dili öğrenir. Daha büyük risk öğrenim alanında beklenebilir. Gündelik dili öğrenmek başka, ders kitaplarında yazılanları anlamak başkadır. Biz de bununla sürekli mücadele etmekteyiz, ancak olmazsa olmaz anahtar bir kelime var: “Sabır.” Bir Macar atasözünün dediği gibi: “Sabrın sonu selamet…”

     

    Türkiye’ye geldiğinizde ilk olarak İstanbul’da yaşadıktan sonra Ankara’da yaşamaya başlamanın aileniz için avantajları ve dezavantajları nelerdi?

     

    Dora Henezi Kiss: İstanbul’u çok seviyoruz, ancak Ankara’da yaşamak aile olarak bizim için daha kolay. Koşuşturmayla geçen bu dünyada çocuklarla daha fazla zaman geçirmeye önem veriyoruz. Bu vakitleri İstanbul’da trafikte geçiriyorduk. Bir güne birden fazla görüşme ve program sığdırmak da önemli. Çünkü Ankara’daki mesafeler ve trafik daha rahat, baş edilebilir. Diplomatik hayat da son derece aktif, sıkılmıyoruz ve dinlenmeye de zaman ayırabilirsek, Orta Anadolu’ya harika geziler yapılabilir.

     

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.