Koray Yavuzer: Mimarlık mesleği tutku ile bağlı olmadan yapılabilecek bir meslek değil
Daha küçük bir çocuk iken ileride yaratıcı bir mimar olacağının sinyallerini veren mimar Koray Yavuzer ile mesleki yolculuğundan, projelerinden, başarı unsurlarından ve iş hayatı prensiplerini MAG dergisi konuştu…
Sadece mimari çizgideki bir farklılık değil, insanların beklentilerine cevap verirken bir yandan da farklı bir çizgi ile ele alınmış binalar tasarlamak başarıyı sağlama yolunda kalıcı adımlar atmak demektir.
Sizi tanıyabilir miyiz?
2000 yılında Nişantaşı’nda ofisimizi kurduk. İlk kurulduğu zaman 2-3 kişilik ufak bir mimarlık ofisiydik. Asıl hedefimiz iç dekorasyon olduğu için ağırlıklı olarak iç dekorasyon projelerine yönelmiştik. Bağlantılı olarak 2002 yılında Inside adında mobilya ve aksesuar ithalatı yapan ufak mağazamızı kurduk.
Aksesuar biliyorsunuz mobilyanın tamamlayıcısıdır. Mimari projelerde yaptığımız dekorasyon işlerinde kullanmak istediğimiz aksesuarlar vardı. O dönemde de aksesuarda çok eksikler vardı. Bu sebeple Milano, Paris fuarlarında tanıştığımız firmalardan aksesuar ithalatı yaparak 3-5 sene devam ettik. Fakat fark ettik ki, bizim her zaman hedefimiz daha fazla mimari proje yapmaktı.
Aksesuarları ve mobilyaları tüccar mantığı ile ithal etmedik. Kendi yaptığımız projeler için gerekli olan mobilya ve aksesuarların ithalatı şeklinde görüp bu hali ile şekillendirdik. Arkasından çok şükür ki proje işlerimiz daha ağırlıklı olarak devam etti. Giderek ithalatı azaltarak asıl yapmak istediğimiz proje işine, ağırlıklı lüks iç dekorasyon işlerine yöneldik.
Ofisimizdeki herkes zaten mimardı. Her zaman gönlümüzdeki şey aslında mimari proje ile iç dekorasyonu birleştirmekti. Çünkü kendimize, yaptığımız evlerde, ofislerde sadece o mekânın içini yıkıp döküp güzelleştirmenin yanı sıra o binayı da, binanın dışında, statiğini de tasarlama hedefi koymuştuk.
İlk projenizi anlatabilir misiniz?
İlk projemiz Seba inşaat Engin Keçeli’ nin bize güvenmesi ile başladı. Bodrum’da bize yapmayı planladığı 12.000 m2’lik deniz kenarında yaklaşık 12 villadan oluşan bir projeyi verdi. Bodrum / Gündoğan’da yaptık ve çok da başarılı olduk. Bu sayede kendimize güvenimiz geldi. O projenin ilginç bir hikayesi vardı. Çok kısa bir zaman içersinde eskizini hazırlayarak yatırımcı ile satın almak isteyen müşteri aynı anda gördüler ve çok beğendiler. Bizim aslında mimari proje hikayemiz bununla başladı.
Ardından İstinye’de yaptığımız Panavia projesi, o da ciddi bir enerji ve odaklanma ile ele aldığımız bir projeydi. Bizden evvel 2-3 mimar projeyi hazırlamışlar. Biz son anda çok hızlı bir şekilde dahil olduk. Yüksek enerjisi olan çok başarılı cepheler ve kat planları çıkarttık. Daha ruhsat aşamasında İstanbul ölçeğinde 10.000 USD + KDV gibi bir tutarlarda satılan gayet lüks bir proje yaptık. Neredeyse tamamına yakını da ruhsat sonrasında satıldı.
Tahincioğlu İstinye projesi, Bodrum’ da ki diğer projeler, yurtdışı projeleri ile hikayemiz devam ediyor.
Meslek seçiminiz nasıl oldu?
Çocukluğumda oynadığım oyuncaklar; legolar, kalemler, kağıtlar hepsi zaten mimarlık üzerine ya da inşaat üzerine kuruluydu. En baştan beri tercihim her zaman mimarlıktan yanaydı. Başka bir meslek düşünmedim. Küçükken mimarlık ve inşaat yapıyormuşum gibi hissediyordum. Şimdi de çok şükür gerçekten yapıyoruz.
Mesleğime büyük bir tutku ile bağlıyım. Bir Türk düşünür Cem Yılmaz der ki; alkışlar para kazandırmıyor. Şaka bir yana her şekilde mesleğimizi seviyoruz. Bağlantılı olarak paranın dışında ortaya çıkan sonuçlar ile yüksek mesleki tatminler yaşıyoruz. Bir proje bittikten sonra karşısına geçip bu projeyi biz yaptık diye bakmak büyük bir keyif. Zaten bir projeyi yaparken ki süreç, içinden geçilen uzun yol, bağlantılı tasarımıydı, dizaynıydı arkasından uygulamasıydı, detaylarıydı falan derken hakikaten her projenin kendi içerisinde ciddi hikayesi oluşuyor. Zaten mimarlık mesleği tutku ile bağlı olmadan yapılabilecek bir meslek değil.
Ne gibi işler yapıyorsunuz? Alanınızı gittikçe genişletiyorsunuz…
Genellikle lüks ofis ve lüks residence mimarisi projelerinde yer alıyoruz. Gerek Bodrum da gerek İstanbul’da hatta yurtdışında da çeşitli projeler yaptık.Bizim esasen yapmak istediğimiz ve çok iyide yapabileceğimizi düşündüğümüz konulardan bir tanesi de lüks otel projeleri.
Çünkü bizim her yaptığımız iç dekorasyon projesi aslında kendi içerisinde; salonu bir lobi, yatak odaları bir otel odaları, yemek odası restoranı, ufak çaplı butik restoranları barındırıyor. Biz bu projelerde yaptığımız mimari çizgimizi otel projesinde daha da verimli kullanabileceğimize inanıyoruz. Londra’ da bir otel projesi yaptık. Butik bir otel projesiydi. Bunu daha büyük projelere ve daha kapsamlı otel projelerine taşımayı samimiyetle istiyoruz.
Yurt dışı projelerinizden de bahseder misiniz?
Londra’da tasarımını tamamladığımız bir butik otel projemiz var. 20 odadan oluşuyor. Aynı zamanda servis apartmanı mantığında uzun dönem kiralamalara uygun bir şekilde planladığımız bir butik oteldir. Odaları 1+0 dan başlayarak 1+1 , 2+1 ve 4+1 e kadar farklı planlama tipleri var. Buradaki mantık 1 hafta ve üzeri konaklamalarda içinde mutfağı da bulunan şık ve lüks hacimler yaratmaktı. Tabi Londra’ya seyahat eden Türk müşterilere hizmet edecek olmasını hedef aldık. Hemen altında bulunan bir de restaurant tasarladık. Bu restaurantı kahvaltı ve diğer öğünlerde otel müşterileri için aynı zamanda dışarıdaki potansiyel müşteriler için öğlen ve akşam yemeği vermesini amaçladık. İnşallah bunun uygulamasına en kısa zamanda geçeceğiz. Bunun dışında Almanya Frankfurt’ta bir kısım projelerimiz var ofis binası ya da yine aynı şekilde luxury residence olarak projelerimiz var. Ağırlıklı olarak 2+1 ve 1+1’lerden oluşan projemiz Frankfurt’ta en kısa zaman içerisinde başlayacak. Atina’ da ilgilendiğimiz bir kısım projeler var. Bakü’de 6 kattan oluşan butik otel projemiz var. Yurtdışı projeler olayını önemsiyoruz.
Sizi başarılı kılan unsurlar size göre neler?
En başta işini iyi yapıyor olmak. Projelerinde doğru hedefleri yakalayıp öncelikle projesine yatırım yapan insanları, iş vereni memnun etmek ardından o projeden ev alan, ofis alan ve içinde yaşayan insanları mutlu edebilmek bir mimarın başarılı olmasındaki en büyük etkendir.
Bir projenin kağıt üzerinde iyi olması, güzel olması ancak hedef kitleye hitap etmemesi zaten başarılı sonuçlar almayı mümkün kılmaz.
Bizim buradaki başarımız yaptığımız projelerin gerek yurt içinde gerek yurt dışında kabul görmesidir. İnsanların yaptığımız projelerin bizzat araştırarak içerisinde yer almaya çalışmaları ya da yeni bir projeye başladığımız zaman projeye ilgi ve merak uyanması bizim başarılı olduğumuzu gösteriyor. Bunlar olmadan söz konusu başarının ya da belirliliğin sağlanabilmesinin imkânı olamaz. Sadece mimari çizgideki bir farklılık değil, insanların beklentilerine cevap verirken bir yandan da farklı bir çizgi ile ele alınmış binalar tasarlamak başarıyı sağlama yolunda kalıcı adımlar atmak demektir.
İş hayatında asla vazgeçmedikleriniz, prensipleriniz…
Estetik, fonksiyonellik ve çağı yakalayan çizgiler bizim en önem verdiğimiz şeyler. Bu şekilde özetleyebilirim. Bir noktasına önem vermeyiz. Her noktasında önem vermemiz gereken birçok konu olur. Başlıklar altında toplayacak olursak en başta estetik, arkasından fonksiyonellik arkasından çağı yakalayan güncellik çizgisi diyebiliriz. n