Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor’un konuğu Arman Akdoğan oldu
Kalebodur’un, 2013 yılında, Türkiye’de mimarlık arşivini oluşturmak amacıyla başlattığı “Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor” söyleşi dizisinde, Prof. Dr. Abdi Güzer’in Haziran ayı konuğu IND [Inter.National.Design] ofisinin kurucu ortağı Arman Akdoğan oldu.
Geliştirdiği ürün ve teknolojilerle mimarların yaratıcılıklarına destek olan Kalebodur, bir yandan da Türkiye’de mimarlık arşivinin oluşması adına, akademik süreçler de dahil olmak üzere, farklı platformlarda sürdürülebilir projeler üretmeye devam ediyor. Kalebodur’un, mimarlık ortamının gelişimine katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirdiği, mimarlığı anlama ve dünyada ses getiren mimarları yakından tanıma imkânı sağlayan ‘Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor’ Y. Mimar Arman Akdoğan’ı ağırladı.
Taksim Meydanı’nda kurulan ve kamusal alan kullanımında ilgi uyandıran, ‘Kavuşma Durağı’, ‘Çanakkale Anten-Seyir Kulesi’ gibi dünyada ses getiren projeleri hayata geçiren, ulusal ve uluslararası birçok ödüllü tasarımda imzası bulunan deneyimli mimar, söyleşide Prof. Dr. Abdi Güzer’in sorularını yanıtladı. Arman Akdoğan, Türkiye’den Hollanda’ya uzanan eğitim ve kariyerini paylaşırken, söyleşide Türkiye ve yurtdışındaki proje alma süreçleri arasındaki farklar, Türkiye’de iş yapma deneyimleri, göç ve mimarlık gibi konular tartışıldı.
Arman Akdoğan: “Eğer mimarlar bir araya gelebilirse, Türkiye’deki potansiyeller aslında çok fazla.”
“20 sene öncesine bakarsanız, bir bütünlük vardı, her şey daha kolay konuşulabiliyordu veya temel temalar vardı. Bugün her şeyin ortada olduğu, herkesin bir söz söylediği veya yayınladığı bir ortamda temalar çok dağıldı, bu dağılımdan farklı menfaatler türemeye başladı ama herkes birbiriyle buluşup hiçbir şey konuşamama halinde; bir konu üzerinde tartışamıyoruz artık.”
“Eğer mimarlar bir araya gelebilirse, Türkiye’deki potansiyeller aslında çok fazla. Hala yapılaşacak alan var, imkânlar geniş, üzerine söz söylenecek ve düşünülecek projeler/sorunlar var… Örgütlenip burayı nasıl değiştirebileceğimizi düşünmek, birbirimizi geliştirecektir. Bir de Batı Avrupa’nın Amerika ile bir ilişkisi vardır; mimarlık ölçeğinde belli bir diskur tartışırlar, birbirilerine gider gelirler. Türkiye’den oralara göç etmektense oradakini buraya getirmek, entegre etmek ve tartışmak daha kolay ve değerli.”