DOLAR 34,5568
EURO 35,9912
ALTIN 3002,746
BIST 9458,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Kahkahanın en doğal hali 5 Kafa’dar

    Kahkahanın en doğal hali 5 Kafa’dar
    12.12.2018
    A+
    A-

    Hepsi kendi alanında büyük başarılara imza atmış 5 güzel insan… İçten, oldukları gibi ve yüzünüzde gülümsemeye neden oluyorlar. 5 Kafadar ile kendi hikayelerini paylaşan Candaş Tolga Işık, Can Yılmaz, Zafer Algöz, Cem Davran ve Celil Nalçakan ile Ankara Komedi Festivali kapsamında geldikleri Ankara’da, kahkahalara doyamayacağınız bir röportaj gerçekleştirdik. 5 Kafadar ile başlayıp Gökhan Dağıstanlı ile taçlanan keyifli sohbetimizde kalemine, oyunculuğuna hayran olduğumuz isimleri sizler için sayfalarımızda ağırladık…

     5 Kafa’dar fikri nasıl ortaya çıktı?

     Candaş Tolga Işık: Ben Ankara izleyicisini çok seviyorum; öyle der ya tiyatrocular… Şöyle çıktı fikir:

    Biz üniversitelere gidiyorduk KAFA Dergisi yazarlarıyla birlikte. Bir süre sonra üniversitelere gittiğimiz yazarlar ile ilgili “ütfen bize de gelin” gibi talepler oldu diğer üniversitelerden. Özellikle bu beşliyi çok istedi üniversite öğrencileri. Biz de çeşitlendirmeye çalışıyoruz; tüm yazarlarımız gitsin ama üniversitelerden bilhassa bu beşliye talep gelmesi biraz da eğlenceli bir şeyler ortaya çıkıyor duygusu uyandırdı bende. Ben de abilerimle, Celil ile oturdum konuştum. Ortada yazılı bir şeyin olmadığı, son derece spontan, herkesin içinden geldiği gibi davrandığı, komiklik yapmak gibi bir gayrette olmadığı, sadece sohbet ettiğimiz bir şey nasıl olur, diye düşündük. Bir süre sonra da bu bir gösteri haline geldi. Okuyucularımız ile buluştuğumuz karşılıklı sohbet ettiğimiz bir diyalog, eğlenceli bir şey bizim için. Fikir öyle çıktı ve öyle de devam ediyor.

    KAFA Dergisi ile birlikte bu kadar kıymetli yazarı bir araya getirdiniz ve fikrin hep sizden çıktığına dair görüşleri var. Nasıl ikna ettiniz?

    Candaş Tolga Işık:  Can Abi hariç diğer herkesi tek tek arayıp ikna ettim. Can Abi ise; gerek tanıdığı ünlü insanlar, gerek benim yakınım olan ve üzerimde tehdit vari konuşabilecek insanlar üzerinde baskı oluşturarak dergide yazmaya başladı.

     Sizlere teklif nasıl geldi?

     Celil Nalçakan: Ben konuşmaya hiç alışık değilim. Maçta karşılaştık Candaş ile ben teklif götürdüm yazmak için… O da bana “yaz” dedi.

    Cem Davran: Ben tamamen Zafer Algöz’ün tavsiyesi ile girdim. Çünkü bu dergide yazabilmek için once kanaat önderimiz Zafer Algöz’ün “tamam bir şey var, bir denesin” demesi gerekiyor. Ben denedikten sonra da “tamam devam etsin” deyince ben de devam ettim.

    Zafer Algöz: Candaş beni aradığında “KAFA Dergisi diye bir dergi çıkarıyorum abi, senden önce İlber Ortaylı ile görüştüm, Ataol Behramoğlu ile görüştüm. Seni hiç tanımıyorum, birbirimizi Beşiktaşlı olarak biliyoruz ama hiç yüz yüze gelmedik. Böyle bir dergide bizimle birlikte yazmak ister misin?” dedi. “Candaş ben her hafta yazı yazamam, yazar değilim” dedim. “Abi bu zaten her hafta yayınlanmayacak; aylık bir dergi olacak.” dedi. “Peki ne yazacağım” diye sorduğumda ise, “istediğini yazabilirsin… Başından geçenleri, hayat ile ilgili görüşlerini, her şeyi yazabilirsin” cevabını alınca da kabul ettim. “Peki Cem Yılmaz da yazar mı?” diye sordu. Dedim ki: “Cem Yılmaz belki bir sayıya konuk yazar olarak katılabilir ama her ay yazı yazmak gibi uğraşısı olacağını zannetmiyorum.” Bunun üzerine, “Cem olmazsa onun mezarda bir abisi var, o yazar mı?” diye sordu Candaş. “Can Hoca çok kıymetli bir yazardır, iyi senaristtir, kalemi kuvvetlidir, esprili adamdır, renk getirir” dedim.

    Can Yılmaz: Böyle söyledin ama öndeki mezara bir şey demedin? (Gülüyorlar)

    Zafer Algöz: “Ne münasebet. Neden mezar diyorsun? Can Hoca şu anda toprağın altında keşfedilmeyi bekleyen bir hazine” dedim. Candaş da: “Öyle mi abi, o zaman görüştürür müsün benimle?” dedi. Ofiste randevu organize edip görüştürdüm ve o zamandan beri de birlikteyiz.

    Can Yılmaz: Ben mi ofise geldim?

    Zafer Algöz: Hayır biz sizin ofise gelerek buluşturduk sizi Candaş Bey ile. Sonrasında hocam bir yanda kitaplar yazdı. Demek ki; içinde yıllardır biriktirdiği bir cevher varmış.

    Candaş Tolga Işık: Can Abi hakikaten bizden sonra çok başarılı oldu, hep söylerim. Gururla söylüyorum, yanlış anlaşılmasın. Mezardan çıkarıdm diyordum, o ince bir şaka tabii ki… Toprağın altında bir değerdi o; bir hazine gibi… Ben onu oradan aldım.

    Can Yılmaz: Tiyatro tabii ki güzel bir şey, sevdiğimiz bir şey ama iyi yapılırsa… Çünkü ben tiyatro adamıyım aynı zamanda. Tiyatro kötü yapılırsa, işte böyle oluyor. Çalışılmamış metin; mizansenler, jestler, mimikler çok kötü, yerlerde. Kamera arkasındaki arkadaşların suratına bakınca, bu durumu suratlarından da görebiliyorum.

    Zafer Algöz: Nasıl? Gökhan ölüyor gülmekten. Elini ısırıyor sabahtan beri.

    Can Yılmaz: Gökhan kiralık kalem. (Gülüyorlar) Mecbur. Candaş Tolga “aa” dese, dizine vuruyor, kulvar dışı o… KAFA’da çalıştığı için mecbur gülecek. Onun için ona bir şey demiyorum.

    Çok eğlencelisiniz. Hakikaten röportajımız öncesinde de sizinle zaman geçirebildiğim için bunu emin olarak söylüyorum. Bunu profesyonel olarak sahneye taşımayı düşünüyor musunuz?

     Candaş Tolga Işık: Siz daha önce Can Abi ve Zafer Abi ile röportaj yapmıştınız?

    Can Yılmaz: Yok sattı o dergi. (Gülüyorlar)

    Candaş Tolga Işık: Şu anda da taşıyoruz sahneye, para alıyoruz biz bu işten.

    Can Yılmaz: Şu anda tam profesyonel olarak yaparken yakaladın. Yoksa bu espriler kullanılmıyor. Şu anda profesyonel bir amaç için buradayız.

    Candaş Tolga Işık: Can Abi’nin montuno sormadınız. Bu montu nereden almış sorar mısınız kendisine? Para ile mi almış?

    Ben çok yakıştığını düşünüyorum ama montunuz ile ilgili farklı görüşler mi var? Montunuzu nereden aldınız?

    Can Yılmaz: Kıskançlık çok kötü bir şey diyorum, başka da bir şey demek istemiyorum.

    Candaş Tolga Işık: Nereden aldınız bu montu?

    Can Yılmaz: New Orleans’tan aldım.

    Candaş Tolga Işık: Outlet mi?

    Can Yılmaz: Keselim… (Gülüyorlar) Lütfen kameraları Gökhan Dağıstanlı’ya çevirelim. Gökhan orada dizine vurmayı da aştı. Candaş Tolga’nın kötü esprilerine gülen arkadaşımız Gökhan Dağıstanlı, aynı zamanda KAFA Dergisi’nin güzel yazarlarından biridir. Yazılarını kimin yazdığı şüpheli ama onun adı yazıyor.

    Gökhan Bey, Can Bey’in de söylediği gibi siz de KAFA Dergisi’nin yazarları arasındasınız. Çok eğlenceli bir ekip. Siz neler söylemek istersiniz?

     Gökhan Dağıstanlı: Valla ekip çok eğlenceli, biz inanılmaz gülüyoruz. Bu 5 kafadar hikayesi, benim için sürekli seyrettiğim bir hikayeye dönüştü. Nereye gitseler, mutlaka yanlarında gidiyorum; benim için çok eğlenceli oluyor. Derginin içerisinde de biz zaten böyleyiz, bir yandan sürekli eğlenmeye devam ediyoruz. Benim yazılarım biraz daha duygusal, bir tık daha iyi galiba Can Abi ile karşılaştırdığımızda… Baya edebi fark var aralarında; edebiyat açığını kapatıyorum derginin.

    Az önce Candaş Bey “öğrenciler bu beşliyi istedi” dedi…

    Can Yılmaz: “Öğrenciler bu beşliyi istediyse senin ne işin var burada?” de Gökhan’a evet! (gülüyorlar)

    Gökhan Dağıstanlı: Evet biraz kıskanıyorum.

    Can Yılmaz: Aslında Gökhan neden geliyor biliyor musunz? İçimizden biri tökezler ise, onun yerine geçmek için…

     KAFA Dergisi’nde insanlar size neden bu kadar çok sevdi?

     Candaş Tolga Işık: Bilmem. İnsanlar iyi birşeyler buldukları zaman ilgi gösteriyorlar. Türkiye’de içerik anlamında ciddi sıkıntı yaşanıyor. O yüzden okuyucu bu kadar değerli ismi bir arada bir yayında gördüğünde ona ilgi gösteriyor. KAFA’nın bence en büyük numarası bu. Herkes orada büyük bir samimiyet ile yazabileceği en iyi metni yazmaya çalışıyor. Dolayısıyla o samimiyet, o iştah okuyucudan bize ilgi olarak geri dönüyor.

    Can Yılmaz: KAFA okurlarına ve bizi izleyenlere yeni bir haber vererek bitirmek istiyorum…

    Zafer Algöz: Edebiyatı bırakıyorsun?

    Can Yılmaz: Cem Davran Ocak 2019’dan itibaren yazmayacak.

    Candaş Tolga Işık: Bu arada ben de bir gün sizinle röportaj yapmak isterim. Çünkü Can Abi’nin kitaplarını alıp okuyan tek tanıdığım sizsiniz!

    Can Yılmaz: Ben Candaş Tolga’nın ve Gökhan Dağıstanlı’nın kitaplarını köy okullarına bağışladım, geri geldi, bedelsiz de almadılar. (Gülüyorlar)

    Röportaj: Dilara ERTÜRK

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.