İstanbul turizmde Roma ve Paris’i geçebilir
Ulusal İktisadi Düşünce Kuruluşu (ULİKAD) Başkanı Ömer Niziplioğlu, ülkemize gelen turistin parasının tam karşılığını aldığını hissetmesinin önemli olduğunu vurgulayarak mevcut İstanbul turizminin daha ileriye gidebilmesi için bazı önerilerde bulundu.
İstanbul’un potansiyellerini iyi kullanırsak dünyada en çok turist çeken şehir olabiliriz. Öncelikle İstanbul’un tarihi bir şehir olduğunu unutmamalı ona göre yol hatırası çıkarmalıyız Roma’da, Vatikan’dan daha yüksek bina yapılmaması tarihe saygının en büyük göstergesidir.
Şu an İstanbul’a 13 milyon misafir yerine 30-40 milyon turist çekebiliriz. Paris’te yaşanan sarı yeleklere rağmen sadece 2019’da 50 milyon turist ağırladı. Sahip olduğu tarihi mekân, kültür ve kutsal alanlar bakımından İstanbul açık ara birincidir. Geçmiş tarihlerde her zaman metropoldü, imparatorlukların merkeziydi ama senelik ağırladığı turist olarak biz bu şehrin çok gerisindeyiz. İstanbul daha fazlasını hak etmiyor mu? İstanbul Havalimanı’nın dünyada eşi benzeri yok, yüzlerce yeni yıldızlı oteli ve mükemmel sayılabilecek hizmet ve çalışanlara sahip bunlar düşünüldüğünde bu turist sayısına ulaşmamak için bir neden yok gibi ayrıca ekstra 20 milyon turist ağırlayabilirsek bu bize senede milyarca dolar getirecektir. Sadece Antalya’daki otel sayısının tüm ispanyadakinden fazla olduğu düşünüldüğünde oda fiyatlarının daha da aşağıya düşmemesi için bizim de yapmamız gereken bir şeyler olmalı. Bu pandemi sürecinde en azından yapılacak şeyleri planlamak, netleştirmek, hazırlık yapmak , gerekir turistin gezeceği destinasyonları önceden belirleyip turistlik güzergâh oluşturmalı ve bu bölgeleri iyileştirmeli gelen misafirin giderken mutlu olması sağlanmalıdır.
3 Büyük imparatorluğa başkentlik yapmış ve birçok kültürün yeşerdiği inançların geçiş noktası olan İstanbul hak ettiği yerde mi?
İstanbul’daki Eyüp ve Balat, İtalya’nın Floransa şehrinden daha çok tarihi esere sahip olmasına karşın bu bölgeyi yeteri kadar değerlendirebiliyor muyuz? Eyüp, Balat, Galata, Beyoğlu turizmin merkezi olması için çalışılmalı eski binaların yenilenmesi için teşvik edilmelidir. Ortodoksların ruhani merkezi Fener Rum Patrikhanesi bu bölgededir (170 milyon cemaati vardır) Vatikan nın roma ya ne kadar inanç turist misafiri çektiği biliyoruz. Biz de Ortodoks mezhebine ait misafirleri çekmek için plan ve program yapmalı ülkemizin ne kadar hoşgörülü olduğunu göstermeliyiz. Sadece inanç için milyonlarca misafir ağırlayabiliriz.
Bir çağı kapatıp bir çağı açılmasının sembolü olan tarihi yarımada surları Çin seddi kadar popüler mi? Moğol istilasından korunmak için yapılan bir Çin seddi bile milyonlarca turist çekiyorken. Tarihte birçok olayın değişimine neden olan tarihi surları yeterince tanıtamadığımıza inanıyoruz bunun en önemli nedeni surların bakımını ve onarımını ihmal ettiğimiz olduğunu düşünüyoruz. Bu surlar çok iyi planlandığında müthiş bir turistlik alanlara dönüşebilir. İçine tarihi ve o çağı canlandıracak dekorlar, kafeler, barlar, mini restoranlar, seyir terasları yapmalıyız, manzara ile gelenleri büyülemeliyiz.
3 kıtaya hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürünü ihtişamını ortaya daha çok çıkarmalıyız. Fransa’da Fransız Devri’mi yaşanmışken ve birçok kraliyet üyesi idam edilmişken onlar tarihi miraslarına sahip çıkıp tüm dünyaya sunuyorlar. Avrupa’da İngiliz, Belçika, Alman, Rus, İtalyan gibi hemen hemen tüm ülkeler kendi kraliyetleriyle gurur duyup ortaya çıkarırken, bunu milli bir geçmiş kimlik olarak görürken Osmanlı İmparatorluğu bu kraliyetlerin birçoğundan daha büyük, tarihi geçmişe ve kültüre sahipken biz bunu yeterince tanıtıp sergileyemediğimizi düşünüyoruz. Kaldı ki bu imparatorluk şu anki 45 devletin ortak geçmişini temsil ederken ortak kültür ortak tarih deyip değerleri ortaya çıkarmalıyız.
3 imparatorluğa başkentlik yapmış tarihi yarımadanın şu an ki durumu İtalya’nın Roma kentine benziyor mu? Benzemiyor çünkü ciddi tahribatlara maruz kalmış insanlık tarihi ve büyük olayların geçtiği bu bölge daha fazla ilgi ve çabayı hak ediyor sadece tarihi yarım adadaki eserlerin iyileştirilip çevre düzeni yapıldığında bile milyonlarca misafir çekeceği bilinen bir gerçektir.
Vatan, Millet caddesini Paris’teki Şanzelize Bulvarı gibi yeniden kurgulayıp değiştirmeliyiz bu caddeler baştan sona turistik kafe, bar, restoranlar olmalı. Tarihi bölgenin kalbi olan bu bölgelerin şuan ki durumu bizi hiç iyi yansıtmıyor. En azından süliet, cephe çalışması yapılmalı, İstiklal Caddesi’ne benzetilmelidir. (İmar transferi yöntemiyle o bölgeyi yeniden eski haline dönüştürmeliyiz)
Toprak altında kalmış başta antik Hipodromun bir kısmını açığa çıkarmalı (yeni kapıda 100 bin kişilik 6 futbol sahasında büyüklüğünde ) bunun gibi özellikle tarihi yarım adada yer altında kalan birçok eser gün yüzüne çıkarılıp turizme kazandırmamız gerekir açığa çıkarılmış birkaç dehliz bile turistlerde inanılmaz heyecan yarattığı biliniyor.
İstanbul birçok kültüre ve inanca ev sahipliği yapmışken dünyada eşinin olmadığı birçok eser yıpranmış ve ihmal edilmiştir bunları iyileştirmeli yok olmuşların yerini istimlak edilip yine aynısı inşa etmeliyiz . Bunları iyileştirmeli tüm bu eserleri turistlere sunmalıyız (şapel, kilise, kale, köşk, çeşme ,medrese ve kutsal eserler) bunlar birer zenginliğimizdir, bu eserlerin iyileştirildiğin de gezilecek yerler katlanacak gelen misafirler daha çok kalmak isteyecektir. Eğer devlet bu kadar çok tarihi eseri iyileştiremiyorsa bunları iyileştir, işlet, devret yöntemi geliştirilmeli yatırımcılara sunmalıyız ülkemizdeki ve uluslararası tarih bilimcilerden de destek alarak onarıp hayata geçirmeliyiz şehrimizdeki her tarihi esere bir servet gibi görmeliyiz.
Ayrıca ülkemizin depolarında birçok tarihi, kültür ve inanç eserinin olduğunu biliyoruz bunları nasıl değerlendiririz noktasında düşünmek gerekir. Bunlar ülkemize ait olsa bile tüm insanlığa aittir. Sadece İslam dünyasının kutsal emanetleri bile milyonlarca turist çekebilecek potansiyele sahiptir aynı zamanda ilk Hristiyanlığa ait eşsiz eserler ve benzerleri. Bunları sergileme imkânı veremezsek veya yetersiz sergilersek bu doğru olmaz. Zeytinburnu, Fatih sahillerine veya yer altına büyük bir müze yapmanın yollarını aramalıyız. Paris’teki Louvre Müzesi gibi bizim de müzemiz olması gerekir. Kaldı ki bizim eserlerimizin çoğu hem tarihi bakımında hem de sembol olarak eşsizdir. Bu eserleri hak ettiği şekilde sunma imkânı olduğunda misafirlerin büyük ilgisini çekeceği net bilinmelidir. Saraylar içindeki kısıtlı alanlar imparatorlukların, kültürlerin, inanç eserlerinin sergilenmesi için yeterli gelmediğini düşünüyoruz. Büyük geniş konforlu içinde günlerce dolaşılıp tarihi yolculuk yapılmış gibi hissedilen müzemizin olması gerekir mevcuttaki eserlerimiz bunu hak ediyor.
İstanbul’da birçoğu yıkılıp kaybolsa bile bilinen birçok tarihi heykel var. Bunları aslına uygun yerine orijinaline bağlı kalarak konması gerekir. Bu heykellerin önünde kim resim çektirmek istemez basit ama yapıldığında şehrimize çok değer ve gösteriş katacaktır.
Boğaz, dünya da eşi olmayan bir değerdir. Bir taraf Asya bir tarafın Avrupa olarak net görüldüğü başka bir şehir yoktur. Bu güzellikten yeterince yararlanamadığımızı düşünüyoruz. Paris’e gidip Sen Nehri’ni turlamadan gelen olabilir mi? Bizdeki hem Haliç hem de Boğazı turlayan teknelerin donanımı ve standardı iyileştirilmeli, tek tip planlı, konforlu, tekneler hizmete açılmalı. Yemekli, yemeksiz turlar profesyonelce sunmalıyız. Her turisttin bu tura katılması sağlanmalı erişimi kullanımı kolay olmalı ve yakından takip edilmelidir. Ayrıca boğazın büyüleyici atmosferini daha çok kullanmak için bu bölgeye daha çok lüks uluslararası restoran açılması için izin verilmeliyiz.
Avrupa’nın birçok turistlik şehrinde olan dönme dolap teleferikte şehrimize kazandırmalıyız bu gibi aktiviteler şehri neşeli hale getirmeye yardımcı olacaktır. Türkiye doğunun batıya batının da doğuya açılan kapısıdır doğu batı açıkça olmasa da çoğu zaman ayrışmış ve sorunlu ilişkileri vardır. Türkiye bu iki kutubu birleştiren köprü durumundadır. Bu özelliğini iyi kullanmalıyız bize bu görev tarihten kültürden coğrafyadan gelmektedir. Bu özelliği kullanarak fuar ve kongre başkenti olmalıyız. Asya Avrupa ve Afrika’nın fuar iş ve kongrelerini buraya çekmeliyiz bunun için büyük bir fuar ve kongre alanı belirleyip inşa etmeliyiz sadece bunu yapabilirsek milyonlara iş insanı misafiri çekebiliriz.
Ülkemizin güzelliklerini tanıtmak için dünyaya mal olmuş değerli sanatçılarımızdan, sporcularımızdan ve iş insanlarımızdan destek almalıyız. Tarkan, Hadise, Nusret, Arda Turan gibi isimlerin sosyal medya hesaplarında milyonlarca kişiye ulaştığını hepimiz biliyoruz. Aynı şekilde yabancı uyruklu ülkemizi seven ünlü kişilerden de destek almalı ülkemizin bu güzelliklerini paylaşmalarını beklemeyiz bu pozitif paylaşımların dönüşü olumlu olacaktır. Avrupa’daki birçok şehir sayısız ünlüye sponsor olurken bizim tanıtımızın yeterli olup olmadığını sorgulamalıyız. Yurtdışında bulunan dünyaca bilinen Youtuber ve influencerlardan ülkemizi tanıtması için paylaşım yapılması istenmelidir. Sosyal medyanın gücü artık tartışılmaz olduğu bir gerçektir bunun için profesyonel destek alınıp bir bütçe kesinlikle ayrılması gerekir. Çünkü her şeyimiz varken yeterince tanıtıp duyuramıyoruz. Bu hepimizin görevi olmalı güzel ülkemizi güzelliklerini hepimiz paylaşmalıyız.