Haldun Dormen ve Göksel Kortay’dan ‘Kibarlık Budalası’
Türk Tiyatrosu’nun büyük duayeleri Haldun Dormen ve Göksel Kortay’ın başrollerini oynadığı Molier’in ölümsüz eseri ‘Kibarlık Budalası’ Akasya Kültür Sanat ‘da tiyatro severler ile buluştu. Biletleri günler öncesinden tükenen oyuna seyircilerin gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür eden ustalar, tiyatroya olan sevgilerini yıllardır bitmek bilmeyen tiyatro aşklarını izleyiciler ile buluşturmaya devam ediyor.
Tiyatro er meydanıdır
Göksel Kortay, ‘Her tiyatrocunun ilk göz ağrısı tiyatrodur. Tiyatro oyunculuk mesleğinin er meydanıdır. Orda varsan her yerde olursun demektir. Bu bütün dünya da böyle. Hollywood’un en meşhur starları bile illaki gibi Broadway’de kendilerini bir göstermek isterler. Ne kadar para kazanırlarsa kazansınlar, ne kadar geniş, büyük ünleri olursa olsun illa ki bunu isterler. Filmlere gelecek olursak, benim film alanı ile nedense bir oyuncu olarak hiç yıldızım barışmadı. Yaklaşık onbeş, yirmi tane yaptığım film var ama içlerinden sadece iki üç tanesini çok severim. Sinema oyunculuğu hiç bir zaman bana çok bir şey demedi, çünkü tiyatro da dizginler her zaman oyuncunun elindedir. Şöyle ki, iyi oynadığınız da seyirci onu anında görür, takdir eder, alkışlar, tepki verir. Beğenmiyorsa da beğenmediğini belli eder. Ama film de ya da televizyonda öyle değil. Bir şey yapıyorsunuz, bırakıyorsunuz, seyircinin tepkisi bir zaman sonra ortaya çıkıyor. Orada dizginler oyuncunun elinde değil. İstediğiniz kadar şahane bir sahneyi oynayın, o sırada kamera size yönelik değilse, sizi çekmiyorsa ya da ışık kötü ya da montaj sırasında yönetmen onu kesip attıysa yapabileceğiniz hiç bir şey yok’ dedi.
Sekiz yıldır başrol
Duayen oyuncu, Göksel Kortay; ‘Kibarlık budalası sekiz yıldır sahneleniyor. Ben beş yıldan beri içindeyim. Beş yıl sürekli olarak kapalı gişe oynuyoruz. Yalnız Türkiye’de değil, dünyada da bir fenomen çünkü Haldun Dormen gibi tiyatronun duayeni bir büyük usta sekiz yıldır başrolünü oynuyor. O yaşta bir oyuncunun sekiz yıl böyle bir performans göstermesi müthiş bir şey. Sanıyorum, bizde ya da dünya da olmadığı gibi Molier’in ana vatanı olan Fransa’da da böyle bir şey duymadım. varsa da biz bilmiyoruz.