Feride Çetin: Oyunculuğun er meydanı tiyatro
Başarılı yapımlar “Hatırla Sevgili” ve “Eve Dönüş” olmak üzere birçok dizide canlandırdığı karakterler ile kendini sevdiren Feride Çetin MAG okurları için merak edilenleri yanıtladı.
Tiyatronun hiçbir zaman ölmeyecek bir sanat dalı olduğunu belirten başarılı oyuncu, “Her şeyin geçeceğini, şafaktan önce o derin kızıllığın aslında umut doğuran bir zaman dilimi olduğunu biliyorum. Yiğit Sertdemir’in yeni projeleri ile tiyatronun yavaş yavaş ayağa kalkacağına inanıyorum” dedi. Ekranların reyting rekorları kıran dizisi Hercai’de canlandırdığı karakterden de bahseden Çetin, “Ben ilhamını Anadolu kadınlarından alan bir oyuncuyum. Üçüncü sezonunda olan dizimi ile duygusal bir bağ da kurdum” diye konuştu.
Kendisini başta Hatırla Sevgili ve Eve Dönüş olmak üzere birçok dizi projesinde başarılı oyunculuğu ile tanıdığımız, şimdilerde ise ATV ekranlarının rekor kıran dizisi Hercai’de Zehra rolü ile izlediğimiz yetenekli oyuncu Feride Çetin, kendisiyle ilgili merak edilenleri MAG okuyucuları için yanıtladı.
Öncelikli olarak sizi yakından tanıyabilir miyiz?
İstanbul doğumluyum. Oyuncu ve yazarım. On yedi yıldır profesyonel olarak oyunculuk yapıyorum. Son beş yıldır yayınlanmış öykü, deneme kitaplarım ve senaryolarım var. Kumbaracı 50 Tiyatrosu’nda, beyazcamda, televizyonda ve Antalya’da sinema festivalinde yarışan bir filmde oyunculuk macerama devam ediyorum.
2006 yılında İki Genç Kız filmindeki performansıyla 13. Adana Altın Koza Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldünüz. Nasıl başladı oyunculuk serüveniniz?
Eğer okul temsillerini saymazsak İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları ve Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’nda (TAL) oyunculuk serüvenim başladı. Rahmetli Beklan Algan, Erol Keskin, Ahmet Cemal, Mustafa Avkıran, Ayla Algan gibi çok değerli öğretmenlerimizin eğitimleriyle seçilen yirmi kursiyerden biriydim. Sanıyorum Tiyatro Araştırma Laboratuvar’ın da son öğrencileriydik. Kurslara, her konuda hem sosyalleşme yeri hem de genel kültür ve bilgi dağarcığımı genişletecek mecralar olarak gördüğüm için çok meraklıydım. Kamera önünde de kendimi geliştirmek için TAL’ın seçmelerine katılmıştım ve seçildim. Burada bir süre eğitim aldım. Bu değerli isimler oyunculukta ilerleyebileceğimi söylemişlerdi ama ben yine amatör olarak oyunculukla ilgilenerek, dergiciliğe devam ettim. On yedi yıl evvel de bir sinema filmiyle profesyonel olarak oyunculuğa başlamış oldum.
Oyunculuğun yanı sıra çevirmenlik, dergicilik, gazetecilikte yaptınız… Nasıl deneyimlerdi sizin için?
Halen dergilerde sinema ve edebiyat alanında yazmaya devam ediyorum. Benim yazı ile olan ilişkim hiç kopmayacak bir ilişki. Üzerine hemen her gün çalıştığım, kelimelerin büyüsüne inandığım bir dünya. Nasıl oyunculuğun er meydanı tiyatro ise, hikayeciliğin de er meydanının gazete ve dergi olduğuna inanıyorum. Zira gazete ve dergilerde okurla sıcak bir ilişki kurma imkanınız olur. Onların, anlattığınız bu kompakt kısa hikayeye nasıl karşılık verdiğini görürsünüz ve sokağın ruhunu yaşamaya çalışırsınız. Aynı zamanda kültür sanat hayatında, yeni bir cumhuriyet olduğumuz göz önünde bulundurulursa, katkıda bulunmaya çalışırsınız. Bu yüzden dergi yazarlığını her zaman çok önemsiyorum. Çeşitli dergilerde bağımsız olarak kalem oynatmaya devam ediyorum.
Tiyatro desek… Sizin için ne ifade ediyor? Tiyatroların koronavirüs süreci sonraki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tiyatro benim için kolonlar demek. Altıdan Sonra demek, Kumbaracı 50 demek. Daha önce çeşitli prodüksiyon tiyatrolarında çalışmıştım ama Altıdan Sonra Tiyatro’nun bundan üç yıl önce açmış olduğu seçmelere katıldım ve kazandım. O zaman da profesyonel olarak televizyonda çalışan bir oyuncunun, amatörlerin katıldığı bir seçmeye katılmasına çok şaşırmışlardı. Sonrasında benim çok kararlı olduğumu gördüler. Rahmetli Tomris İncer ile yıllar önce, Kumbaracı 50’de çalışmak üzerine konuşurduk. Benim de her zaman ideallerim arasındaydı. Çünkü Kumbaracı 50 Tiyatrosu’nun yaptığı oyunlar ve taşıdığı misyon benim yapmak istediğim tiyatroya yakındı. 2015 yılında sinema eğitimi görmek için bulunduğum Amerika’da, Brooklyn Köprüsü’nün üzerindeyken, Kumbaracı 50’de tiyatro yapabilmek için bir dilek tuttum, hatta bu dileğimi köprünün ayaklarından birine yazdım. 2017’de de bu dileğim gerçekleşti. Üç sezon süren “III. Richard” oyunumuz devam ediyordu. Ne yazık ki bu sezon bensiz, başka bir cast ile oynamaya devam edecekler. Benim çalışmalarım ve bebeğime ayırdığım zaman dolayısıyla bu yıl tiyatroda sahneye çıkamayacağım ama Kumbaracı 50 ile ilişkim, her zaman devam edecek. İlla sahne önünde olmak zorunda değilim. Biz orada o kadar imece usulü çalışıyoruz ki, bazen ses ışık masasında, bazen sanat kostümde, bazen de prodüksiyondayım. Kumbaracı 50’ye kavuştuğum zaman, nihayet oyunculukta bir aile buldum, dedim. Hayalim, bu yıl tiyatroların pandemiden kaynaklı içinde bulunduğu bu dar boğazdan kurtulmaları ve kolonların arasında çocuklarımızı büyütürken tiyatro yapmaya devam etmek. Bu süreçte, önceki salgın hastalıklar döneminde tiyatronun karşılaştığı sorunlar ile ilgili çeşitli tezler ve makaleler okuduk. Kendi tiyatro sektörümüzü bu dar boğazdan nasıl çıkartacağımıza dair formüller arıyoruz. Bir süre, sanırım Ekim- Kasım aylarında küçük müze, orman gibi mekanlarda sahnelemeler devam edecek. 2021’in gelmesiyle beraber, genel sanat yönetmenimiz Yiğit Sertdemir’in yeni projeleri ile tiyatronun yavaş yavaş ayağa kalkacağına inanıyorum. Zaten tiyatro, hiçbir zaman ölecek bir sanat dalı değil. Ben, hayatın bir noktasında karanlığa girsek de hiçbir zaman umutsuz olmadım. Her şeyin geçeceğini, şafaktan önce o derin kızıllığın aslında umut doğuran bir zaman dilimi olduğunu biliyorum.
Hatırla Sevgili gibi başarıları ile adından söz ettiren pek çok dizide farklı karakterlere hayat verdiniz. Unutamadığınız ve iyi ki içinde yer almışım dediğiniz proje hangisiydi?
Unutamadığım proje henüz yazılmadı. Bekliyorum.
Şimdi de Hercai dizisinde Zehra Şadoğlu karakteri ile dizi severlerin karşısındasınız. Nasıl gidiyor çekimler?
Bu yıl, Mardin Midyat’ta çekimleri yapılan “Hercai” dizisine devam ediyorum. Ailemle beraber buraya yerleştik. Midyat’ı çok seviyorum. Anadolu’da birçok şehirde çalıştım. Memleketini seven, bereketine, taşıdığı tarihe, güce inanan, ilhamı Anadolu’daki kadınlardan alan bir oyuncuyum. Üçüncü sezonunda olan dizimiz ile duygusal bir bağ da kurdum. Çünkü üç yıl boyunca canlandırdığım Zehra karakteriyle birlikte, özel hayatımda da birçok değişim oldu. En önemlisi, anne oldum, kendi çekirdek ailemi kurdum. Bu da benim için her zaman Hercai’nin, Midyat’ın sihrine, bereketine inandığım ve çok sevdiğim bir çalışma olmasını sağladı.
Annelik duygusunu tattınız. Bize anneliği nasıl tarif edersiniz?
Anneliği tarif edemem çünkü tarif edecek kadar düşünecek vaktim bile olmadı. Her şey çok hızlı gelişti, zor ama tarifsiz bir mutluluk diyebilirim. Şimdi ömrüm boyunca aradığım yanıtları bulmuş gibiyim. Nihayet tüm yollar evime çıkmış, eve varmışım, kök salmışım gibi hissediyorum. Geçen mart ayından beri artık bambaşka bir kadınım. Eski Feride, kırk yaşında anne olmuş bu kadını nasıl değerlendirirdi bilmiyorum. Delifişek, idealist halim hala devam ediyor. Kök salmak, belki peşinde daha sabır ve soğukkanlılık gerektiriyor. İçimdeki o heyecan, tutku, hayata dair inanç ve yaşama sevinci devam ediyor. O yüzden, genç kız Feride, anne Feride’yi de severdi herhalde diye düşünüyorum.
Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Hayat, hayat ışığı ve ilham
Üç kelime ile kendinizi anlatın desek?
Kendimi üç kelime ile ifade etmem zor ama doğduğumdan itibaren verdiğim savaşları ve geldiğim yolu düşünüyorum. Azimli, meraklı ve paylaşımcı diyebilirim.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Geçen yıl yayımlanan “Annemiz Aşktır” kitabımın, Türkiye imza turnesinde Ankara’ya da uğramıştım. Hemen her yıl bürokratik iş vesilesiyle Ankara’ya gitmek kısmet oluyor ve değişimini görüyorum. Benim için Ankara, her zaman o samimi ruhunu koruyor. Umarım bir gün, kısa süre de olsa, Ankara’da yaşama fırsatım olur.