ESG ve kentsel dönüşüm: Türkiye’de yatırım için stratejik bir kaldıraç

Türkiye, yüksek deprem riski nedeniyle kentsel dönüşüm ihtiyacının en öncelikli olduğu ülkelerden biri konumunda. Mevcut yapıların büyük bir kısmının dayanıklılığının sorgulandığı ülkemizde yaklaşık 6 milyon konutun deprem riskine karşı yeniden inşa edilmesi gerekiyor.
Bu büyüklükteki bir dönüşüm, sadece güvenli yaşam alanları sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirliği de destekleyecek.
Günümüzde kentlerin yeniden yapılandırılması ve kentsel dönüşüm süreçleri, sadece fiziksel değişimi değil, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve çevresel dinamikleri de içeriyor. Diğer yandan yalnızca inşaatın değil, doğru risk yönetimi, yönetişim ve finansman modellerinin de sürecin merkezinde olması gerekiyor. İşte bu noktada ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) kriterlerinin öneminin giderek arttığını söylemek mümkün.
ESG’nin Kentsel Dönüşümdeki Rolü
Kentsel dönüşüm, artık yalnızca fiziksel yapıların yenilenmesi anlamına gelmiyor; çevresel sürdürülebilirlik, sosyal uyum ve şeffaf yönetişim unsurlarının entegre edilmesi gereken bir süreç olarak ele alınıyor. Küresel yatırımcıların tercihleri de artık sadece kârlılık odaklı değil, sürdürülebilirliği ön planda tutan projelere yönelmiş durumda.
Çevresel kriterler, projelerin doğaya ve çevreye olan etkilerini minimize etmeyi amaçlıyor. Sosyal kriterler, projelerin toplumsal dokuya uyumunu ve yaşam kalitesine olan katkılarını değerlendiriyor. Yönetişim kriterleri ise, projelerin şeffaflık, hesap verebilirlik ve etik değerlere uygun yönetilmesini sağlıyor.
Kentsel dönüşüm projelerinin başarıyla tamamlanabilmesi ve sürdürülebilir hale gelebilmesi için ESG kriterlerine uyum sağlamak oldukça önemli. Bu, sadece çevresel ve sosyal sorumluluk açısından değil, aynı zamanda projelerin daha sağlam finansman modelleriyle ön plana çıkmasını sağlıyor. Bir diğer önemli konu ise ESG odaklı projelerin hem yerel hem de uluslararası yatırımcıların radarında yer alması.
Kentsel Dönüşümün Olmazsa Olmazları: Risk Yönetimi ve Yönetişim
Türkiye’de kentsel dönüşüm projeleri yalnızca teknik değil, aynı zamanda finansal ve yönetişim açısından da ciddi riskler taşıyor. Projelerin planlama aşamasından itibaren doğru risk yönetimi stratejileri ile yönetilmesi, finansal belirsizlikleri azaltırken, yatırımcı güvenini de artırıyor. Bu perspektifle, ESG odaklı projelerin risk yönetimi konusunda daha sağlam ve güvenilir bir temel oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Büyük ölçekli projelerde, şeffaf yönetişim ve etkin denetim süreçleri hem yatırımcılar hem de toplum için güven unsuru. Ayrıca, projenin büyüklüğü ve yatırımcıların kurumsallığı arttıkça, uygulanan risk yönetimi de daha kapsamlı ve titiz hale geliyor. Bu durum, projelerin makro ekonomik dalgalanmalara karşı dayanıklılığını artırıyor.
Kurumsal Yatırımcılar ve Finansman Modelleri
Türkiye’de kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilebilmesi için en az 400-500 milyar dolarlık bir finansmana ihtiyaç duyuluyor. Bu büyük miktardaki kaynak, sadece inşaat maliyetlerini kapsıyor ve ülke içindeki kaynakların bu yükü karşılaması zor. Yap-sat modeliyle bu denli büyük bir dönüşümü gerçekleştirmek de mümkün görünmüyor.
Dolayısıyla kurumsal yatırımcılar bu boşluğu dolduracak ana aktörler olarak öne çıkıyor.
Bugün, küresel emeklilik fonları, özel sermaye fonları, ülke varlık fonları ve diğer gayrimenkul yatırım fonları, ESG odaklı projelere ve uzun vadeli gelir üreten varlıklara yatırım yapma eğiliminde. Ancak yatırımcıların ilgisini çekebilmek için projelerin parçalı mülkiyet yapısından sıyrılıp, kurumsal yatırım mantığıyla ele alınması gerekiyor. Örneğin, küresel çapta sınır ötesi yatırımların hacmi 1,3 trilyon dolar seviyesindeyken, Türkiye’deki Gayrimenkul Yatırım Fonlarının (GYF) hacmi 4,2 milyar doları aşmış durumda. Dünyanın en büyük 100 özel sermaye şirketi ise toplamda 1,6 trilyon dolar sermaye toplamış durumda.
Bu resim bize Türkiye’nin kurumsal yatırımcıları daha fazla çekebilmek için ESG odaklı projelere yönelmesi ve uluslararası yatırım ortamına daha entegre hale gelmesi gerektiğini gösteriyor.
ESG ve Kurumsal Yatırımcıların Rolü
Kurumsal yatırımcıların ilgisini çekmek ve büyük ölçekli projelerin finansmanını sağlamak için ESG kriterlerine uyum kritik bir unsur. Uzun vadeli değer yaratmak isteyen yatırımcılar, artık sadece ekonomik getirilere değil, projelerin çevresel ve sosyal etkilerine de odaklanıyor.
Emeklilik fonları, özel sermaye fonları ve diğer kurumsal yatırımcılar, yalnızca finansal getirisi yüksek değil, başta deprem olmak üzere çevresel etkilerini minimize eden, toplumsal fayda sağlayan ve iyi yönetişim ilkeleriyle yönetilen projelere yatırım yapıyor.
Kurumsal yatırımcıların büyük ölçekli yatırımları, geliştirme sürecini hızlandırarak arz-talep dengesini sağlayacak ve daha uygun fiyatlı konutların ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır.
Türkiye’de kentsel yenileme ve dönüşüm süreçlerinin başarıyla yönetilebilmesi ve sürdürülebilir hale gelebilmesi için ESG kriterlerine uyum sağlamak büyük önem taşıyor. Doğru yönetişim ve finansman modelleriyle desteklendiğinde, sadece güvenli ve modern yaşam alanları yaratmakla kalmayıp, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği de güçlendiren bir dönüşüm fırsatına dönüşebilir.