Emrullah Eruslu: Deprem güvenliği için binalarımızı yalıtımla korumalıyız
Dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinde yaşıyoruz. Deprem gerçeğini değiştiremeyiz ancak depremle yaşamayı öğrenmek ve güvenli kentler inşa etmek bizim elimizde. Toplum genelinde farkındalık yaratmak ve deprem bilinci oluşturmak için her yıl 1-7 Mart haftası ‘Deprem Haftası’ olarak anılıyor. Bu dönemde çeşitli mesajlar veriliyor, eğitici bazı çalışmalar yapılıyor. Ancak son olarak 45 binin üzerinde vatandaşımızı kaybettiğimiz, yürek yakan Kahramanmaraş merkezli depremler, tarihten ders almadığımızı, bilimsel gerçekler doğrultusunda daha köklü çözümlere ihtiyacımız olduğunu gözler önüne serdi. Korozyonun betonarme binalardaki yıkıcı etkisine vurgu yapan İZODER, bundan sonraki süreçte yapılması gerekenler ile ilgili olarak şunlara dikkat çekti: “Mevcut bina stokumuz incelenerek; “yeterli dayanıma sahip olan güvenli binalar”, “güçlendirilerek güvenli hale getirilebilecek binalar” ve “güvenli olmayan binalar” tespit edilmeli. Güvenli olmayan binaların, vakit kaybetmeden kentsel dönüşüme tabi tutulmaları ve yeniden inşa edilmeleri gerekiyor. Yeni binalarımızı ise ülkemizin deprem gerçeğini göz önüne alıp zemine uygun, kaliteli malzemelerle mevzuatlara uygun şekilde projelendirerek inşa etmeli ve inşa ettiğimiz bu binaları su ve ısı yalıtımıyla korozyona karşı korumalıyız.”
İZODER Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, Deprem Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Derneğimizin 30 yıllık çalışmaları boyunca yalıtımın bina güvenliği açısından önemini sürekli anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. Depremlerin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden biri korozyon. Suyun taşıyıcı yapı elemanlarına nüfuz etmesi, betonun içindeki demirin paslanmasına yani korozyona neden oluyor. Korozyon ise yapının yük taşıma kapasitesini azaltıyor. Betonarme yapıların sağlıklı bir şekilde, tasarım ömürleri süresince işlevlerini sürdürebilmesi için yapının tamamının standartlara uygun şekilde ısı ve su yalıtımı ile korozyondan korunması gerekiyor. Çok kıymetli Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şakir Erdoğdu’nun araştırmasına göre; suya maruz kalan bir donatının, 5 yılın sonunda taşıma kapasitesinin yüzde 50’sini, 15 yılın sonunda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybettiğini ortaya koyuyor. Yani herhangi bir deprem ya da dış etken olmadan bile sadece donatı korozyonu ile bir yapının çökmesi söz konusu. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından yapılan incelemeler sonucunda, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edilmişti. Yani korozyon yavaş yavaş değil hızla binaları çürütüyor.”
En az 100 yıl kullanım ömrü olacak binalar inşa etmemiz şart!
Bugün ülkemizde 30 yıllık binaların ömrünü tamamlamış olarak göründüğünü, oysa binalarımızın ömrünün en az 80-100 yıl olması gerektiğine değinen Eruslu, “Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği sadece 5 yıl önce yürürlüğe girdi. Su Yalıtımı Yönetmeliği’nin yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2018’den itibaren inşa edilen ve zorunlu olarak su yalıtımı yapılan bina sayısı toplam yapı stokunun sadece yüzde 1,5-2’sini oluşturuyor. Yaklaşık 10 milyon bina, 22 milyonun üzerinde konutun bulunduğu ülkemizde, böylesine yıkıcı depremler yaşanırken bu oranlar çok çok üzücü. Bundan sonra su yalıtımı ile güçlendirilmiş, en az 100 yıl kullanım ömrü olacak güvenli, sağlıklı ve konforlu yapılar inşa etmeliyiz. Bunun için de zemin etüdünün doğru yapılması, yapının tekniğine uygun olarak tasarlanması, iç ve dış etkenlerden yalıtım ile korunması ve denetlenmesi gerekiyor.” dedi.
Deprem bölgesinin inşasında ihtiyaç duyulan kapasiteye sahibiz
Sektör olarak üretim kapasitesi ve malzeme kalitesi açısından deprem bölgesindeki imar faaliyetlerini karşılayacak potansiyele sahip olduklarını belirten Eruslu, bir süre sonra kapasite kullanım oranlarının da arttırılarak atıl durumda olan kapasitelerin de harekete geçeceğini, buradaki konut seferberliğinde ihtiyaç duyulan desteği vermeye hazır olduklarını söyledi.
Kiralayacağınız ya da satın alacağını evlerde mutlaka su ve ısı yalıtımı olmalı
Eruslu, Deprem Haftası nedeni ile yeni bir ev kiralayacak veya satın alacaklara da uyarılarda bulunarak şunları söyledi: “İlk aşamada binanızın ruhsat durumunu ve tarihini sorgulayın. Ülkemizde yapı ruhsatı alabilmek için 14 Haziran 2000 tarihinden itibaren ısı yalıtımı yapılmasının, 01 Haziran 2018’den itibaren ise su yalıtımı yapılmasının zorunlu olduğunu bilerek binanın yalıtım durumunu sorgulayabilirsiniz. Binanın ara katlarındaki dış duvarlarındaki su izleri, sıva kabarıklıkları, mantar ve küf oluşumları yapıda ısı yalıtımı eksikliğini gösterir. Kiralayacağınız veya satın alacağınız konutun içini gezerken başta kuzey cepheleri olmak üzere tüm duvarlarını kontrol edin. Eğer çatı katında oturacaksanız tavanları ve tavan ve dış duvar birleşimlerindeki köşeleri aynı şekilde su izleri, sıva kabarıklıkları ve yapısal çatlak olup olmadığına bakın. Bu problemler ile karşılaşırsanız yapıda ısı yalıtımı ve/veya su yalıtımı eksikliğine işaret eder. Sadece oturacağınız daireyi kontrol etmeniz yeterli değil. Yapıya gelecek suyu uzaklaştıracak olan bir drenaj sistemi olup olmadığını sorun. Yapısal çatlakların olup olmadığı ve demirleri açığa çıkıp çıkmadığını mutlaka takip edin. Kolon kiriş gibi taşıyıcı elemanlara zarar verilmediğinden emin olun. Yapının temelinde su yalıtımı yapılıp yapılmadığını sorgulayın. Binanın bodrumunda perde duvar, kiriş ya da kolonlarda su izleri, çatlaklar, su ve nemden kaynaklanan siyah lekeler ya da pamukçuklar yapının temelinde su yalıtım problemi olduğunu gösterir. Sonradan binanın çatısına, tuvalet, banyo gibi suyun kullanıldığı ıslak hacimlerine su yalıtımı, dış cephelerine ise dıştan ısı yalıtımı yapılması mümkündür. Ancak binanın temellerine sonradan su yalıtımı yapılarak binanın suyun zararlı etkilerinden korunmasının mümkün olmadığı unutulmamalıdır.”