DOLAR 34,5743
EURO 36,2125
ALTIN 2987,439
BIST 9367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Çocuğa ‘yapma’, ‘etme’ demeyin

    Çocuğa ‘yapma’, ‘etme’ demeyin
    04.04.2017
    A+
    A-

    Çocuğun sonsuz yanlış yapma hakkı ve lüksü bulunduğunu belirten Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Gülçin Güven, çocuğa karşı ‘me’, ‘ma’ eklerinin kullanılmaması gerektiğini söyledi.

    Yıldız Teknik Üniversitesi ve Çamlıca Çocuk Akademi işbirliğiyle düzenlenen, II. Etkili Öğretmen Etkili Çocuk Okul Öncesi Eğitim Sempozyumu’nda, çocuk gelişiminin kilometre taşlarını anlatan Dr. Gülçin Güven, çocuğa yönelik engelleyici davranışlar ve zararları hakkında önemli bilgiler verdi:

    ANNELER CİDDİ HATALAR YAPIYOR
    “Çocuğun sonsuz yanlış yapma hakkı ve lüksü var ve bu yanlış yapma hakkını onlara verip daha iyi nasıl olabilir, doğruya nasıl gidebilirim konusunda onlara mihmandarlık yapmakla yükümlüyüz. Büyüme sürecinde onların bazı engelleri rahat ve sağlıklı bir şekilde aşabilmeleri için destek olacağız.

    Biz anneler olarak ciddi hatalar yapıyoruz. Çocuklara neyi yapmamaları gerektiğini öğretiyoruz. ‘Sana kaç kere söyledim bunu yapma’ dersek bu çocuk için bir şey ifade etmez. Özellikle 2.5-3 yaşlarındaki çocuklarda ‘me’, ‘ma’ ekleri çocuğun disiplinsiz davranması için kullanılan eklerdir. Bu ekler kadar çocukta olumsuz etki oluşturabilecek bir şey yoktur…

    YAPI TAŞLARI YERİNDEN OYNASIN
    Peki gelişimin yapı taşları yerinden oynarsa ne olur? Çok iyi bir şey olur. Çocuk yürümeye çalışırken çabalıyor ve düşüyor, çok normal. İlk yürüme dönemindedir ve çok sık düşer. Peki şu boyda dünyanın en güzel varlığı yere düşse ne olabilir, berelenebilir. Aman düşmesin, aman canı acımasın…

    Adım adım ve düşe kalka büyüyor çocuklar. Akabinde olgunlaşma geliyor. Peki bu olgunlaşma neler getiriyor. Bekleyebilmeyi, sabredebilmeyi, anlayabilmeyi, kendini tutabilmeyi. Yani sınıra uyabilmeyi, sınırların dışına çıkılmaması gerektiğinin farkına varmayı.

    SINIRLARINI BİLMEYEN ÇOCUKLAR
    Özgürlüğü sonsuz ve sınırsız bir hak gibi düşünüyor anneler. Özgürlük dediğimiz şey aslında çok ciddi sınırların ve kuralların olduğu, bizi bir çerçevenin içine koyan bir durum aslında… Özgür değil, sınırlarını bilmeyen, nerede nasıl davranacağını bilmeyen bir çocuk modeli çıkıyor karşımıza. Burada çocukların herhangi bir sorumluluğu var mı? En başta söylediğim gibi hayır. Tüm sorumluluk bizde. Eğer bizler bunun farkındaysak bir an önce bu işe el atmalı. Anne baba eğitimleri çok önemli.

    Çocuklar bizim ne söylediğimize değil nasıl söylediğimize bakıyorlar. Yolda anneyle yürürken çocuk koşarak gidiyor, takılıyor düşüyor. Düştükten sonra dönüp bakıyor arkaya; annenin havasına göre ya ağlıyor ya ağlamıyor. Düşe kalka büyürken de anne babanın çok müdahale etmemesi lazım. Yani bu dengeyi tutturmak çok kolay değil ama imkansız da değil.

    ÇOCUKLAR GAZLA ÇALIŞIR
    Yeri geldiğinde düşecek, başaramayacak ama daha sonra başarmanın hazzını yaşayacak. Ben diyorum ki çocuklar gazla çalışır. Marifet iltifata tabidir. Çocuklara diyeceğiz ki ‘ne kadar güzel yapmışsın.’ ‘İnanmıyorum, bu odayı sen mi topladın?’ Ama inanarak söyleyeceğiz. Beden diliyle onu anlatmak lazım. Öğretmenler bunu çok yapıyor. Yan sınıfın öğretmeni geliyor diyor ki, öğretmeniniz sizi çok güzel anlattı, çok güzel şarkı söylüyormuşsunuz. Benim için de söyleyin hadi. Verdiniz gazı çocuklara. Avaz avaz o şarkıyı söylerler. Kendilerini ortaya koymak için her şeyi yaparlar.

    ÇOCUĞUN ÖNÜNÜ KESMEYİN
    4-5 yaşında dışarıda bebek arabasında olan çocuklara çok üzülüyorum. O çocuğun koşarak gitmesi gerekiyor. Takılıp düşmesi gerekiyor. Belki anne yürürken yanında bisikletle gitmesi gerekiyor ama maalesef bebek arabasında son derece atıl bir şekilde etrafına bakıyor, bir müddet sonra da uyuyor. Annenin amacı da o zaten. Çocuğun çabalarını desteklememiz gerekiyor ki bir sonraki aşamaya geçtiğinde girişimde bulunan bir fert olabilsin. Okul öncesinden ilköğretime geçtiğinde sorulara parmak kaldırıp cevap verebilmek için girişimde bulunsun. Bir ürün ortaya çıkarmak için çaba göstersin. Bu anlamda çocuğun altyapısını hazırlamak gerekiyor. Onu engellemek değil. ‘Hayır oradan çıkamazsın’, ‘hayır oradan düşersin’ diye önünü kesmek ve engellemelerle yaklaşmamak gerekiyor bu yaş çocuğuna. Hatalarını da görmezden gelmek gerekiyor.

    İNATÇI, ALINGAN VE KÜSEN BİREY OLUR
    İnatçı ve direnç sergileyen tavırlar 2.5 yaşın en önemli özelliklerinden biri. Kesinlikle ‘me’, ‘ma’ eklerinin yetişkinler tarafından kullanılmaması gerekir. ‘Bunu yapman doğru değil’ ifadesi de aslında yapma demek. Bunu kelimelerle çocuğa ifade ettiğiniz zaman inatçılık ve direnç belirtilerini daha alt düzeyde yaşıyor. Literatür diyor ki; inatçılık, alınganlık ve küsme yetişkin davranışı değildir. Eğer 2.5 yaşta anne, baba ve öğretmen ‘hayır diyorum sana’, ‘yapma diyorum sana’, ‘dokunma diyorum sana’ şeklinde bir yaklaşım sergilediyse çocuk bu gelişim sürecini sağlıklı atlatamadığı için yetişkinlikte inatçı, alıngan ve de küsen bir birey olarak karşımıza çıkıyor. Yani aramızda bu özelliklerden birini taşıyan varsa annenize ‘2.5 yaşında bana nasıl davrandın’ diye sorun.”

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.