Kandilli, öncü sarsıntıların deprem tahmininde kullanılabilirliğini araştırdı
Boğaziçi ve Stanford Üniversitesi’nden bilim insanları İzmit Depremi’nin bulguları ışığında öncü sarsıntıların deprem tahmininde kullanılabilirliğini konu alan araştırmada yeni bulgulara ulaştı.
Boğaziçi Üniversitesi ve Stanford Üniversitesi’nden akademisyenler, 17 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999 İzmit depremine dair verileri gözden geçirerek yeni bir araştırmaya imza attılar.
Nature Geoscience dergisinin Haziran 2018 sayısında yer alan yeni araştırmada, deprem öncesinde yaşanan öncü sarsıntılar vasıtasıyla daha büyük bir depremin olma ihtimalinin öngörülüp öngörülemeyeceği masaya yatırıldı.
Science dergisinde daha önce 2011 yılında yayınlanan bir araştırmada, 1999 İzmit Depremi’nin bir dizi küçük öncü sarsıntılar sonrasında geldiği ve bu öncü sarsıntıların büyük bir depremin meydana geleceğine dair potansiyel uyarı işaretleri olduğu sonucuna varılmıştı. Ancak Boğaziçi ve Stanford Üniversiteleri’nden bilim insanlarının yürüttüğü ortak araştırma, öncü sarsıntıların deprem tahmininde etkisi olup olmadığı konusunda sarsıcı sonuçlar sundu.
Araştırmayı yapan akademisyenlerden Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırmaları Enstitüsü Jeodezi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Fatih Bulutaraştırmayla ilgili olarak “1999 İzmit depremi ve sismik veriyi, o gün kullanılmayan yeni tekniklerle değerlendirdik. Araştırmamız sonucunda öncü sarsıntıların, diğer herhangi küçük depremler gibi olduğunu gördük. Bu öncü sarsıntıların meydana geliş şeklinde, büyük bir depremin olacağını gösteren herhangi bir ayırt edici belirti yoktu” dedi.
Araştırmaya Stanford Üniversitesi Deprem, Enerji ve Çevre Bilimleri Fakültesi’nden katılan jeofizik profesörü William Ellsworth de “Deprem meydana gelmeden önce halkı uyarmak için bilimsel yönden geçerli bir yol bulmak istiyoruz. Ancak araştırmamız deprem tahmini açısından iyimser bir sonuca ulaşmıyor. Buna rağmen öncü sarsıntılar sayesinde deprem başlangıç fiziğini çok daha detaylı anlayabilir hale geldik’’ bilgisini verdi. Tüm büyük depremlerin en az yarısında depremin küçük öncü sarsıntılar sonrasında meydana geldiğini ekleyen Ellsworth “Bu öncü sarsıntılar vasıtasıyla depremin tahmin edilebilirliği, söz konusu öncü sarsıntıların sıradan depremlerden ayrıştırabilmesine bağlıdır” diye konuştu.
Bulut: “99 depremi öncü sarsıntılarla öngörülemezdi”
Nature Geoscience dergisinin Haziran sayısında yayınlanan araştırma, depremin oluş şekli hakkında yepyeni bir pencere açıyor. Araştırmada depremlerin nasıl meydana geldiği sorusuna odaklandıklarını belirten Fatih Bulut, “Bu araştırmada temel hedefler, deprem başlangıç fiziğini anlama ve çok uzun süredir tartışılan depremlerin öncü sarsıntılarla tahmin edilebilirliğini irdelemekti. Öncü sarsıntılar, depremlerin nasıl meydana geldiği konusunda açıklama sağlayan en önemli veri kaynaklarından biridir. 2011 yılında da Fransız ve Türk yerbilimciler, Science dergisi için 17 Ağustos’ta meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki depremin öncü sarsıntılarının analiz edildiği bir araştırma gerçekleştirmişti. Araştırmaya göre, deprem dış merkezinin birkaç kilometre uzağındaki bir sismik istasyonda 7.6 büyüklüğündeki depremden 44 dakika önce kaydedilen, büyüklükleri 0.9 ile 2.8 büyüklüğü arasında değişen toplam 18 öncü deprem meydana gelmişti. Son öncü deprem ise, büyük kırılmadan hemen önce gerçekleşmişti. Science araştırması analizine göre, öncü depremler yeryüzünün yaklaşık 15 kilometre altında, 7.6 büyüklüğündeki büyük depremin başladığı yere çok yakın bir noktada meydana gelmişti. Ayrıca dalga şekli ve derinliğindeki benzerlikler, 18 öncü depremin fayda aynı noktada meydana geldiği şeklinde yorumlanmıştı. Dolayısıyla araştırma, İzmit Depremi’nde bir “yavaş kayma” meydana geldiği sonucuna varmıştı. Bir başka deyişle, kaymanın hızla ivme kazanması 7.6 büyüklüğündeki depremi tetiklemişti. Araştırma benzer yavaş kayma olaylarının izlenmesiyle Türkiye’de ve dünyadaki diğer aktif fay hatlarında, büyük depremlerin meydana gelmeden önce zamanında uyarı sağlayabileceğini öngörüyordu.Biz araştırmamızda, bu fikri test etmeye karar verdik. Ulaştığımız sonuçlarda böyle olmadığını, 1999 Depremi’nin öncü sarsıntılarla tahmin edilemeyeceğini net bir şekilde gördük” dedi.
1999 depremi domino etkisiyle meydana geldi
Fatih Bulut ve William Ellsworth araştırmalarında bir sismik istasyondan gelen veriye güvenmek yerine 1999 depremini kaydeden, deprem dış merkezinin 100 kilometre çapındaki 10 istasyondan elde ettikleri veriyi kullandı. Bu 10 istasyondan aldıkları veriyle depremlerin kesin yerini tespit edebildiklerini belirten Fatih Bulut, “Ana depremden 44 dakika öncesinden itibaren fay hattı boyunca batıdan doğuya doğru hareket eden toplam 26 öncü deprem tespit ettik. Tüm öncü depremlerin fay hattından birbirine yakın ancak farklı noktalarda meydana geldiğini ve hiçbirinin tekrar etmediğini gördük. Elde ettiğimiz sonuç, çok parçalı kırılma modeli olarak adlandırdığımız şekilde, bir depremin yan yana komşu başka bir noktadaki diğer bir depremi tetikleyerek meydana geldiğini gösteriyor. Bir anlamda 1999 Depremi, fay üzerindeki depremlerin domino etkisi ile meydana geldi. İzmit’teki öncü depremlerin, Türkiye’de her sene meydana gelen binlerce küçük depremden ayırt edilebilir bir niteliği yok. Birbiri ardına meydana gelen depremlerden sonuncusu, 7.6 büyüklüğündeki depremi harekete geçirdi” dedi.
Fatih Bulut ve William Ellsworth yavaş kayma olayının İzmit Depremi’ni tetiklemede hiçbir etkisi olmadığı ve öncü depremlerin nitelenemez olduğu sonucuna vardı. Depremde tüm öncü depremlerin fay hattı boyunca farklı yerlerde meydana geldiğini vurgulayan William Ellsworth, “Bunların hiçbiri büyük bir depremin yaklaştığını gösterir şekilde tekrar etmiyordu. Science araştırması yazarları bu konuda fazlasıyla iyimserlerdi ancak meydana geldiğini iddia ettikleri şey olmadı. Öncü ya da değil, küçük bir depremin sonrasında lokal göz ardı edilebilir küçük bir deprem ya da 1999 İzmit Depremi’nde olduğu gibi geniş bir alanı etkileyen büyük bir deprem olup olmayacağını söyleyemeyiz. Hatta neden bazı büyük depremlerde öncü depremlerin olduğunu ancak bazılarında olmadığını bile bilmiyoruz. Bu konularda araştırmalarımıza devam ediyoruz. İlerlemenin yolu gelişmiş aletsel donanımla deprem kaynağına çok yakın gözlemler yapmaktan geçiyor” diye konuştu.