Tasarımda entelektüel boyut kârı artırır
Bu yıl ikincisi düzenlenen Mimarlık Haftası etkinliklerinin ikinci gününde mimarlık, tasarımcılarla tartışıldı.
MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Şehir Planlama Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güzin Konuk’un moderatörlüğünü yaptığı ilk oturumda Kentsel Strateji Kurucu Ortağı Ali Faruk Göksu, Atelye70 Planlama ve Tasarım Grubu Kurucu Ortağı Prof. Hüseyin Kaptan, Yalın Mimarlık Kurucu Ortağı, Şehir Plancısı Okan Bal konuşmacı olarak katıldı.
Göksu: “Türkiye’de binalar üç kez yıkıldı, kuram üretilemedi”
Ali Faruk Göksu, Türkiye kentlerinin 1950-1980, 1980-1995 ve 1999 depremi sonrası itibariyle üç dönemde dönüşüm süreci geçirdiğini hatırlatarak sözlerine başladı. Tasarıma öncelik verilmeyerek çok şeyin ıskalandığını belirten Göksu “Kentler birbirine benzedi. 81 kenti birbirinden ayırt edemiyorsunuz. Yeni yaklaşımlar üretmemiz lazım. Bizim kuram kurucularına, stratejistlere ihtiyacımız var. Hayal, tasarımcının olmazsa olmaz temel işlevidir. Hayal etmeyi bileceksiniz. Yeni öykülere ihtiyacımız var. Yeni öykülerin kavramlarını eskiden alın. Artık dünyada kent üzerine hikâye yazıcılığı yaygın. Mimarlık öğrencileri hikâye yazmayı öğrensin. Yeni bir hikâyeyi nasıl yazarız? Buna odaklanmalıyız,” diye konuştu. Artık boş alan kalmadığına dikkat çeken Göksu, “Dönem, yaşamı yeniden tasarlama dönemi. Mekân tasarladığınız an orada insanların yaşadığını bilerek ‘uzlaşmacı tasarımcı’ olmanın yollarına bakın. Tasarımcılar yeni roller bulmaya çalışıyor. Birincisi tasarımcılar araştırmacı rolünü üstlenmelidir. ‘Geleceğe ilişkin yeni hikayelerin kavramlarını bulacağım’ demeli. İkincisi halkla birlikte sorunları nasıl çözeceğiz diye düşünerek katılımcı olmalı. Ve üçüncüsü tasarım pek çok alt dallara ayrıldı, bunlardan bir kaçında ihtisaslaşsın. Örneğin sosyal etki (social impact) tasarımcısı olun. Tasarım bir strateji geliştirme, bir çözüm bulma işidir. Bunu kabul ederseniz kendinizi büyük bir denizde bulursunuz,” diye konuştu.
Kaptan: “Makro ölçek plan olmadan kentsel tasarım üretilemez”
“Gençlerin ümitlerini en üst standartta tutmak hocaların görevi” diyerek sözü devralan Hüseyin Kaptan şöyle devam etti: “1956 yılında İstanbul’un nüfusu bir milyondu. Ahşap evler vardı. Müzisyenler İstanbul üzerine besteler yapardı. Kentleşme ve demokratikleşme süreci birbirinden ayrılmaz. Batı’nın 150 yılda yaptığını Türkiye 50-60 senede yaptı. Özal döneminde çıkarılan 2981 sayılı İmar Islah Yasasıbir tasarım demekti. Bütün mimarların araştırma hakkına ‘Dur’ dedi. ‘Ben yukarıdan bu yasayla yaptım’ dedi. Bu yasanın; mafyanın, gecekondunun yaptıklarını imar adası olarak tescil edip üzerine beş katlı bina izni vermesi mimar ve plancıların tükenme süreci oldu. Bu yasa metropolü parçaladı, deprem sonrası çıkan yeni yasa ise ‘Birleşin’ diyor.” Türkiye’nin bunu başarması için iki güzel olay olduğuna dikkat çeken Kaptan “Birincisi devlet kentsel tasarım rehberi hazırladı. İkincisi TOKİ hazırladığı mahalle yarışmasıyla bir ekip çalışması sürecini başlattı. Yarışmada makro ölçek unutulmuş fakat yine de umut vaat ediyor. Makro ölçek plan kararları olmadan hiçbir zaman kentsel tasarım üretilemez. Kentsel tasarım olmadan mimarın enerjisi telef olur,” dedi ve ekledi: “Planlama zor bir şey değildir. En saf adamların bildiği işleri mutlaka bilmemiz lazım.”
Bal: “Uygar dünyanın değerleriyle gelişim mümkün”
İyimser ve umutlu şeyler söylemekte zorlandığını belirten Okan Bal ise “Ülkemizin Kentleşme macerasının bugüne kadarki gelişimini düşündüğümüz zaman pek fazla başarılı olduğumuzu söyleyemiyoruz. Kırdan kente göçle gecekondulaşma başladı. O dönem tarım dışı istihdam kendi memleketlerinde mümkün olsaydı bütüncül hamleler yapılabilirdi. Yurt dışında görüp de çok beğendiğimiz alçak gönüllü kentsel alanların benzerlerini burada üretemiyoruz. Taklit ederek üretmeye çalıştıklarımız da bir türlü kentsel ortam oluşturmuyor ya da sınırlı alanlarda kalıyor. Oysa aynı malzemeleri hatta daha iyilerini üretebiliyoruz. Ancak uygar dünyanın değerleriyle donanmış, çalışan, okuyan, spor yapan insanlardan oluşan bir toplum yaratabilirsek o toplum içinde bulunduğu kenti geliştirecektir,” diye konuştu.
YEM’in Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında ikinci günün “Tasarımcılarla Mimarlık” konulu ikinci oturumunda tasarım süreçlerinin entegre olmasının ve takım çalışmasının önemine dikkat çekildi. Oğuz Bayazıt Mimarlık Kurucusu Oğuz Bayazıt’ın oturum başkanlığındaki ikinci oturuma; Net Mimarlık Kurucu Ortağı İçmimar Ali Doruk, Arzu Nuhoğlu Peyzaj Tasarımı Kurucusu Arzu Nuhoğlu, Planlux Kurucu Ortağı- İçmimar, Aydınlatma Tasarımcısı Korhan Şişman ve Talayman Akustik Mühendislik Kurucu Ortağı Türker Talayman panelist olarak katıldı.
Doruk: “Verimliliği artırmak farklı disiplinlerle çalışarak mümkün”
Ali Doruk “Artık metrekareler büyüdü. Projelerin mekanları da büyüdü. Bunu tek başına yapmak mümkün değil. Takım çalışması şart,” diye konuştu ve sözlerine şöyle devam etti: “Amaç diğer disiplinleri bir araya getirip yapacağınız tasarımda bilimi kullanmak. Işığı, sesi, bitkilerin nasıl yaşadığını ölçebiliyoruz. Fakat iş veren tüccar gibi davrandığı için bu entelektüel işlere saygıyı yeteri kadar göremiyoruz. Türkiye müteahhitlikte ikinci sırada ancak verimlilik ve karlılıkta 32’nci sıraya düşüyor. Entelektüel işleri içine koymayınca müteahhitler duvar ustalığı yapıyor. Bu guruptan insanları işin içine kattıkları zaman kar etmeye başlıyor. Bu nedenle müşterinin karşısına takımla çıkabilme gücünü gösterin.”
Nuhoğlu: “Ekipler arasında uyumu oluşturmak şart”
Arzu Nuhoğlu, bu yüzyılın ana temasının insan yaşamının kurgulanmasıyla ilgili olduğunu belirtti ve “İlgilenin ve biriktirin. Birikim çok önemli,” diye konuştu. Nuhoğlu “Mesleğimiz popüler olmaya başladı. Ancak peyzaj tasarımı, bezeme sanatı gibi görülerek içi boşaltılan projelerle kendini tekrarlıyor. Bu algıyı yok etmek yoluna gitmeliyiz. Kullanıcı konforu, kişinin yaşadığı mekândan dışarı çıkmasıyla başlıyor. Zeminden yüzüne ışık mı yansıyor, gölgede mi yürüyor… Tüm detayları içselleştirerek ve orada yaşayanların yerine kendinizi koyarak başarılı proje gerçekleştirilebilir. Bu noktada takım çalışması önemli, daha önemlisi ise takımda yerini bilmek. Kendi takımınızı iyi yönetmeniz lazım. Diğer disiplinlerin de ekipleri var. Ekipler arasındaki uyumu oluşturmak şart. Zorlukları, bilmediğiniz zaman ‘Bilmiyorum’ diyerek ve kendinizi geliştirerek aşabilirsiniz. Samimi olun, hata yapmaktan korkmayın.”
Şişman: “Sıkı iletişim kurmanız gerekiyor”
Korhan Şişman “Tasarım süreçlerin entegre olması günümüzde çok önemli. İşin özünde genel bir sistematikle işin yönetilmesi var. Kolektif çalışmada proje yönetim felsefesini ortaya koymak lazım. Matematik olmadan olmuyor. Teknolojiyi iyi takip edip matematiği arkamıza almak, değişen teknolojiyi işin içine entegre ederek uygun rol dağılımıyla zamanlamaya uymak gerekiyor,” diye sözlerine başladı. Karanlık içinde olan bir tasarımın bir tek aydınlatmayla görünebildiğini hatırlatan Şişman “Çalıştığımız ekiplerle sıkı iletişim kurmanız gerekiyor. Çok gezin çok görün. Bir projeci bütün detaylara açık olmalı, malzemeye göre değil projeye yönelik çözüm bulmak önemli,” diye konuştu.
Talayman: “Akustiğin projeye erken dahil olması önemli”
Türker Talayman ise “Çok bilgili ekiplerin disipliner şekilde olaya entegre olması gerekiyor. Yapı fiziğinin dalı olarak akustik önemli bir yer kaplıyor. Bu iş hem çevrenin binaya vereceği hem binanın çevreye vereceği gürültüyle ilgili yapı kabuğundan başlıyor. Akustiğin projeye erken dahil olmasının önemi ortaya çıkıyor. Bütün danışmanlıklar için bu geçerli olabilir. Bazı projeler mimariyle beraber eş düzeyde ilerlemeli,” dedi. Eskişehir’de savaş uçakların gürültüsü varken bir kültür merkezinin çatısında özel çalışma yapılması ve birtakım önlemler alınması gereğine dikkat çeken Talayman “Bu önlemleri sonradan almanız mümkün değil. Konsept proje safhasında devreye girmememiz projenin daha sağlıklı olmasını ve maliyetlerin kontrol edilmesini sağlayacaktır. Bu entegre çalışmasının bir sistematik içinde sürdürülmesi gerekiyor. Konfora yönelik çalışmalar binanın kalitesini artıracak şekilde dizayn edilir yeter ki baştan dahil edilsin,” diyerek sözlerini bitirdi.
Assa Abloy ve Şişecam Düzcam ana sponsorluğunda; Bocchi, Braas Çatı Sistemleri, Işıklar Tuğla, Rapsel ve Türk Ytong sponsorluğunda gerçekleşen Mimarlık Haftası etkinlikleri, 2-6 Ekim 2017 tarihleri arasında YEM’de izlenebilir.