Doyuran Açlık: Kaçıran Aç Kalır!
Başınıza bir iş gelse sesinizi duyurabileceğiniz tek bir kişinin, sığınabileceğiniz tek bir boşluğun olmadığı tekinsiz bir ara sokak gibi; beş parasız, günlerce kursağından bir lokma bile geçmemiş bir insanın midesi gibi karanlık ve bomboş bir sahne… Sarı Sandalye’nin böylesine ‘boş’ bir sahneye taşıdığı ‘Açlık’, seyirciyi hem fiziksel olarak çekilen açlığın, hem de acımasız kalabalıklar içinde insan olana, iyi olana açlığın boşluğuna çekiyor.
Bu hem fiziksel, hem ruhsal olarak çekilen açlık, birbirinden yetenekli dört oyuncunun dinamik performansıyla gözle görülecek, elle tutulacak denli somutlaşıyor. Böylece o boş sahne, ‘kahramanımız’ Andreas Tangen’in yaşadıklarıyla, hezeyanlarıyla, hayalleriyle, daha çok da hayal kırıklıklarıyla dolup taşıyor.
Dört oyuncu dediğimize bakmayın: Sahnede adım atılmamış, temas edilmemiş tek bir nokta dahi bırakmayan Şeyiba Ceren Ülgen, Nazlı Ceren Tekeli, Canan Günaştı, Emirhan Altunkaya’ya, sahnenin sağ kenarına yerleştirilmiş piyanoda Berk Kalyoncu eşlik ediyor. Kalyoncu, oyunun özgün müziğini de yapmış. Müzik kullanımı ve oyuncuların yaptıkları ‘ses oyunları’, epik tiyatrodaki yabancılaştırma etkisine benzer bir etki yarattığı gibi, Macbeth’in cadılarını da hatırlatıyor