Dalınç Sergisi 15-17 Haziran tarihleri arasında Binbirdirek Sarnıcı’nda
Tarihi yarımada, Haziran ayında dijital sanat alanında 10 önemli sanatçıyla Binbirdirek Sarnıcı’nda gerçekleşecek “DALINÇ” sergisine ev sahipliği yapacak. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ve PASHA Bank ana sponsorluğunda, Mezo Dijital tarafından düzenlenecek sergiyi sanatseverler 15, 16, 17 Haziran tarihlerinde gezebilecekler.
Seyhan Musaoğlu’nun küratörlüğünde gerçekleşecek olan DALINÇ sergisi, IDAF – İstanbul Dijital Sanat Festivali’nin ilk adım sergisi niteliğinde. Küratör Seyhan Musaoğlu serginin kavramsal çerçevesini şöyle anlatıyor: “Dalınç sergisi Binbirdirek Sarnıcı’nda mekânın tarihsel dokusunu ve kültürümüzün ritüel ögelerini birleştirerek izleyiciyi farklı bir yolculuğa çıkarmayı hedefliyor. Sarnıcın mistik havası ve hikâyesine uygun, organik fiziksel ögelerle dijital sanatları harmanlayarak izleyicinin deneyimlemesi için işitsel ve görsel bir aura oluşturuluyor. Dalınç sergisi ilhamını yaşamın kaynağını anlamak için antik çağlardan beri felsefeye konu olan elementlerden alır. Dalınç; güzel bir görünüş, bir düşünce karşısında, kendinden geçercesine sessiz bir coşkuya dalma, meditasyon anlamına gelir. Hava, ateş, toprak ve sarnıcın birincil inşa nedeni olan “su” yanında, bazı doğu felsefelerine göre -eğer bu dört mistik element varlığı açıklayan yapı birimleriyse- onu tamamlayan beşinci element olarak da transandantal meditasyon ya da diğer tabiriyle “dalınç” yer alır.
Musaoğlu’nun suyu odak noktasına alarak bir “dalınç” olarak kurguladığı sergi, bir yandan da çağın akımlarına ayak uydurmaya çalışan benliklerimizi konu ediniyor.
DALINÇ Sergisi’nin sanatçıları:
Özgür Demirci – Hazal Döleneken – Lara Kamhi – A. Bill Miller – Mehmet Öğüt – Furkan Temir – Deniz B. Turan – coMekaniKdoll – Haydiroket – Strange Quark UED
DALINÇ Sergisi’nin sanatçılarının eserleri ile ilgili yaptıkları açıklamalardan:
LARA KAMHI “Idios & Koinos Kosmos III” – 2021
Heraklitos, uyanık olanların ortak bir dünyası olduğundan, uykuda olanlarınsa bireysel dünyalarına geri döndüklerinden söz etmişti. İdios Kosmos Yunanca “Fikirlerin Dünyası” anlamına gelir. “Paylaşılan Dünya” anlamına gelen Koinos Kosmos’un karşısında durmanın yanı sıra onunla birlikte varoluşunu sürdürür. Eşsiz deneyimlerimiz ve öğrenimlerimiz sonucunda oluşan varoluşlarımızın birbiriyle kesiştiği ve koptuğu anları inceleyen bu çalışma, düşüncenin soyut ve somut halleri arasındaki kopma ve yeniden bağlantı kurma aşamalarını irdeler.
Özgür Demirci “Sana Anlatmak İstediğim Şeyler”
Özgür Demirci çalışmasında, insanla birlikte yaşama gelen ve/ya sonradan edinilen ruhsal, bedensel ve tarihsel yaraların ve şifanın kaynağına doğru bir yolculuk hikâyesi sunar. Demirci, yara ve merhemin birbiriyle birleştiği ve ayrıldığı noktaları, iki farklı metin çalışması ve her biri için özel tasarlanmış ses ve müziğin katılımıyla çift kanallı bir performatif video enstalasyonunda bir araya getirir.
Özgür Demirci, bedensel iyileşmeden yola çıkarak hazırladığı “Sana Anlatmak İstediğim Şeyler” adını taşıyan çalışmasında; toplumsal, çevresel, politik ve ruhsal yaraların deri altında kalan kısımlarının farkına vararak bunları besleyenlere yönelir.
Mehmet Öğüt GREJUVA
“Yaşam daimi bir akıştır. Doğa ve insan ilişkisinde ateş hem yok eden hem de var eden bir kavram olarak yaşamın vazgeçilmezidir. Çalışmanın temelinde bu zıtlığın bir çatışma olarak yaşamın dengesini kurduğu vurgulanır.”
Grejuva, suyun üzerinde yanan, sönmeyen ateş anlamına gelmektedir. Çalışma temelinde ateş yer alır. Antik Yunan Felsefesinde Herakleitos’un, tüm bu unsurlar temelinde arkhe’yi (temel maddeyi) “ateş” olarak tariflediği ve ona göre, ateşin varlığın ilk temeli ve içinde bütün karşıtlıkları eriten bir birlik olduğu görülür.
Grejuva, bu temeller üzerinden, insanın doğayla çatışma halinde oluşunu görselleştiriyor. Suyu ateşi söndüren element olarak kabul ederken, doğa kendi kuralları çerçevesinde tam tersini yapabiliyor. Neft, sülfür ve zift karışımı ile elde edildiği düşünülen bu kimyasal tepkime, doğayı kontrol ettiğini düşünen bizlere, doğanın karşısında aslında ne kadar aciz olduğumuzu hatırlatır nitelikte. Doğa izlerini kendi normlarıyla oluşturur; çalışma, bir müdahale etme halinden ziyade bir tanıklık duruşuna sahip.