Ekip çalışmasında duygusal zeka
bcc Turkey‘in Kurucu Ortağı, Endüstri Mühendisi, Genos Duygusal Zeka Mentoru ve İleri Eğitmeni Cem Atat, duygusal zekanın Türkiye‘de yanlış bilinenin aksine duygusallıkla ilgisi olmayan bir zeka türü olduğunu ifade ederek, EQ‘nun kişinin kendisinin ve karşısındaki insanların duygularını anlayarak sağlıklı iletişim kurma becerisi sağladığını belirtti.
IQ ve EQ birbirlerini tamamlar
“İşyerlerinde duygulara yer yok, mantığa yer var“ sözünün sık duyulan kalıplaşmış bir ifade olduğunu dile getiren Atat, bu anlayışın tamamen yanlış olduğunu söyleyerek, “Sadece mantığa yer vererek duyguları yok sayarsanız, insanlardan robot olmasını beklersiniz. Ancak insanların duygularını göz ardı edip yok sayamazsınız. Bu kendinizi de inkar anlamına gelir. Hepimiz kaçınılmaz olarak duygularımızla hareket ederiz. Duyguları ne şekilde kullandığımız, duygulardan gelen verileri nasıl algıladığımız ise sadece duygusal zekamızla ilgili. Dolayısıyla ilişkiler düzeyinde sadece mantıkla hareket etmek çok büyük bir eksiklik olarak kalır. Bir başka deyişle EQ ve IQ birbirlerini bütünleyen, tamamlayan zekanın iki farklı niteliğidir. IQ olaylara analitik bakmayı, çözüm getirmeyi kapsar, ancak daha önemli olan insanlar arasında doğru iletişimi kurabilmektir. Kişinin kendisiyle ve başkalarıyla kurduğu ilişkinin sağlıklı olması için duygusal zeka gerekir“ dedi.
İş dünyasında geleceğin 10 yetkinliği arasında
Dünya Ekonomik Forumu‘na göre 2020 yılında duygusal zekanın iş dünyasının aradığı 10 yetkinlik arasında gösterildiğinin altını çizen Atat, “Bugün iş dünyasında IQ, işyerinde başarı ve mutluluk anlamına gelmiyor. İnsan olarak en önemli niteliğimiz ise sosyalleşmek ve beraber hareket edebilmektir. Bundan kopuk olursanız yalnız kalırsınız. IQ‘nuz yüksek olsa da olumlu duygulara, olumlu ruh hallerine, olumlu modlara gidemezseniz. Günümüzün iş dünyasında kurumlara baktığınızda en çok yaşanan problem ekipler arasındaki çatışmalardır. Bir yandan da X,Y, Z kuşağı işyerlerinde bir arada. Dolayısıyla farklı beklentiler söz konusu olduğu için kuşak çatışmaları da görülüyor. Krizler yönetilemediği için stres ortamları da söz konusu. Aslında tüm bu çatışmaların temelinde kişilerin duygusal zekalarını davranışlarına yansıtmaması yer alıyor. Dolayısıyla dünyada gelişen bir trend olarak işe alımlarda IQ kadar EQ‘ya da çok önem verilmeye başlandı. Çünkü bir insan bir işi yapmayı öğrenebilir. Ancak iletişim kurmak ve ilişkileri yönetmek çok daha önemli. Bu nedenle ilişkileri kurmayı, karşısındaki kişiyi anlamayı bilen kişileri istihdam etmeye yöneliyorlar“ bilgisini verdi.
Ekip çalışmasında duygusal zeka
Duygusal zekanın ekip çalışmalarının başarısı için en önemli faktör olduğuna değinen Atat, farklı kişilik özelliklerden örnekler vererek, “Deneyimlerimiz sayesinde şunu çok iyi biliyoruz ki, duygusal zekası düşük olan birisi bunu davranışlarına çok iyi yansıtabiliyor. Bir başka kişi ise duygusal zekası çok yüksek olmasına rağmen bunu davranışlarına yansıtmak istemeyebilir, karşısındaki kişiyle ilişki kurmayabilir. Fakat duygusal zekası düşük olan elinden geldiğince olanı yansıtmaya çalışabilir ve o zaman iyi bir iletişim kurabilir. Duygusal zekası çok düşük olanlar ile duygusal zekasını yansıtmak istemeyenler ekip çalışmalarında çok başarılı olamıyorlar. İnsan olarak kendimizde iki sorunun cevabını ararız; bu sorular ‘yeterli miyim‘ ve ‘değerli miyim‘ sorularıdır. Bir ekip çalışması içinde ben kendimi değerli hissetmiyorsam, kendimi yeterli hissetmiyorsam benim için bu bir yıkımdır. Karşımdaki kişiye değerli olduğunu hissettirmiyorsam, karşımdaki kişiye yeterli olduğunu hissettirmiyorsam, o kişi için de bu bir yıkımdır. Dolayısıyla bu duyguları yaşamıyor ve yaşatmıyorsanız o ekip çalışmasının amaca ulaşması mümkün değildir“ görüşünü ileri sürdü.
Duygusal zeka eğitimle geliştiriliyor
Duygusal zekanın eğitimle geliştirilebildiğini, fakat bunun için zaman ayırmak gerektiğini kaydeden Atat, “Önemli olan kurumun ve kişilerin istekli olmasıdır. Çünkü bahsettiğimiz aslında davranış değişikliğidir. Bu karakter değişikliğinden ziyade olaylara verilen tepkiyi değiştirmektir. Duygunun oluşması kaçınılmazdır. Önemli olan bu duyguyu nasıl kullanacağınızı, nasıl yönetmeniz gerektiğini bilmektir. Dolayısıyla aslında okul çağlarından başlayarak duygusal zeka eğitiminin verilmesi gerekiyor. Kurumlar ise gerek çalışanları gerekse yöneticilerine duygusal zeka eğitim vererek ekip çalışmasını başarılı bir düzeye taşıyabilir“ dedi.
İşyerlerinde de hayatın her alanında olduğu gibi duygulara yer olmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Atat, şunları belirtti: “Eğer duygulara yer olmamasını istiyorsanız, bütün insanları işten çıkarıp makinelerle iş yapılması lazım. Bir insan duygularını hiçe sayarak bir işi yapıyorsa ne kendisi başarılı olabilir, ne de firma başarılı olabilir. Bu konuda İK departmanları da dünyada evrim geçiriyor. Bu anlayışın Türkiye‘de de başladığını görüyoruz.“