Dikkat! Yaşamdaki mutluluk seviyenizin yüzde 50’si genetik
Hayatta başımıza pek çok sürpriz gelir ama duygu, düşünce, davranış ve ilişkilerimizin sonuçlarında sürpriz yoktur. Acıtırsanız, acırsınız. Sevindirirseniz, sevinirsiniz. Kötülük isterseniz, önce sizi bulur. Ah alırsanız, çıkar. Her şey başlar ve biter. Bir şeyi bitirmezseniz, diğeri başlamaz. Bu farkındalıkla bir olayı hangi duyguyla anarsan, gerçeğin ‘o’ olacağını savunan Kişisel Gelişim Uzmanı Müge Çevik, “Bedenini duymaz, dinlemezsen, hasta olursun. Psikolojik dersem psikiyatristler, psikologlar kızar ama evet zihinsel ve psikolojik” dedi.
Aklımdan geçen düşüncenin bile sonucu olduğunu savunan Kişisel Gelişim Uzmanı Müge Çevik, niyetin sonucu belirlediğinin altını çiziyor. Çevik, “Öfkelenip, bir iş yapıyoruz diyelim, mutfaktaysak ya bir yerimizi kesiyoruz ya yakıyoruz. Ailede, genetik şeker hastalığı oluyor, 5 kardeşten en gizli öfkelisinde çıkıyor. Sürekli fedakarlık yaptığımızı düşünüyoruz, sonra da, “Kimse kıymetimi bilmiyor!” diyoruz. Aslında kendi kendimizin kıymetini bilmiyoruz, evren de bunu bize kanıtlıyor! “Değersiz olduğuna inanıyorsan, seni haklı çıkartayım!” diyor.
“Akciğer yaşamı almak ve babayla ilgili”
Şeker hastalığının öfke ile alakalı olduğunu savunan Çevik, “Karaciğer öfkenin merkezi, dolayısıyla dillenmemiş öfke var orada demek ki. Karaciğer öfke, böbrek korku, akciğer yaşamı almak ve babayla ilgili, boğaz ifadeyle ilgili, anlaşılmamakla ilgili Mide sindirmekle ilgili, hazımsızlık yani. Ben bunu hak etmemiştim duygusu, daha iyisini hak ediyorum ama alamıyorum duygusu. Astım ise yine akciğer ama alerjikse kimse alerjik olduğuna, kime gıcık kaptığına bakman lazım… Birine vermediğin, gösteremediğin bir reaksiyon alerji olarak döner.”
Mutluluğun bir seçim olduğunu ve bu seçimi bilimin de kanıtladığın altını çizen Kişisel Gelişim Uzmanı Müge Çevik, “Yaşamdaki mutluluk seviyemizin yüzde 50’si genetik. Nerede doğduğumuz, hangi anne babadan doğduğumuz ve kültürün bize dayattığı şeyler. Yüzde 10’u başımıza gelenler ile ilgili. Erken kayıplar, travmalar. Çok az değil mi? Ama biz o yüzde 10’a o kadar büyük anlamlar yüklüyoruz ki, o kalan yüzde 90’ı kapsıyor. Yüzde 40 ise kişinin kendini ne kadar geliştirdiği, nereden nereye getirdiği, hayatı görme şeklini ne kadar kuşbakışı yükseğe çekebildiğiyle ilgili. Yüzde 40’ı becerdiğimizde, aradaki yolculuğu doygun yaşadığımızda “Geçen yılki ben değilim, eskiden olsa kahrolurdum şimdi daha iyiyim” diyorsak o yolda yürüyoruz demektir. Yüzde 40 değiştiğinde ben inanıyorum ki yüzde 50’yi bile değiştirebiliyor”